Gelişen dünya düzeninde sosyal medya hayatımızın bir parçası olmanın dışında hayatımızın tam ortasındaki belirleyici faktör. Peki sosyal medya gerçeği sosyal psikolojide nasıl karşılık buluyor? İşte tüm detaylar…

Sosyal medya gelişen ve değişen dünya düzenin tam merkezinde yer alıyor. Paylaşım yaparken başka, haber okurken başka, video izlerken başka mecralar kullanmaktayız. Paylaşımlarımızın kaç beğeni aldığı, okuduğumuz haberin alanımıza hitap ediyor olması sosyal medya algılarımızın, bakış açımızın şekillenmesini ve değişmesini sağladığı bir gerçektir. Tüm algımızı ve bakış açımızı yeniden oluşturan sosyal medyanın psikolojimiz üzerindeki yansımaları aşikardır. Hiç ismini duymadığımız bir kişi milyonlarca takipçisi olan bir kişi tarafından paylaşıldığında milyonlarca takipçisi olan bir fenomen haline dönüşebilmekte.

Sosyal Medyada Aktifiz, Ya Sosyal Meydanda?

İnsan sosyal medyada bir “kimlik inşası” gerçekleştirir. Bireyler yalnızlıktan kurtulmak ve mutlu hissetmek için insanlarla etkileşime geçer ve bu bazen kontrolden çıkabilir. Sosyal medyada biriyle etkileşime geçmek birkaç tıkla olabiliyorken gerçek hayatta iletişim kurmak bu kadar kolay değildir. Bu kişinin kendi sosyal iletişim becerilerini inşa edip yönetmesiyle alakalı bir süreçtir. Bireyin içinde bulunduğu dünyasıyla sosyal medya dünyası arasındaki düzen ve dengeyi doğru biçimde yönetebilmesi gerekmekte. Bu denge doğru kurulamadığı zamanlarda bir çok psikolojik sorunla karşı karşıya kalınabilir.

Gerçekte Olmayan “Mutluluk İnşası”

Sosyal medyayı hayatının merkezine koymuş bireylerde sosyal anksiyete, özgüven eksikliği, kaygı bozukluğu, depresyon gibi psikolojik sorunlar gözlemlenebilir. Bunun sebebi, bireyin sosyal medyada ne kadar beğeni ve yorum aldığı, kaç kişiyle ne kadar etkileşim sağladığı bireyin ne kadar mutlu olacağını belirler. Çünkü bu bireye ne kadar olumlanıp olumlanmadığını gösterir. Kişinin diğer bir sosyal medya kullanıcısıyla kıyaslanması ve değerlendirilmesi kişinin aşağılık kompleksine girmesini sağlayacaktır. Bu durumda bireyler her ne kadar farkında olmasa da sosyal medyanın zararları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu hislerden uzak kalmak adına birey daha fazla sosyal medyaya bağlanır ve yalnızlıktan kaçınır. Aslında bir etkileşim söz konusudur fakat bireylerin sosyal medyada “olmak istedikleri karakteri” gerçekten uzak şekilde yansıtmalarından sebep doğrudan iletişim sağlanamayabilir. Bu aslında bireyin inşa ettiği sanal ortamda, kurduğu etkileşim sayısına bağlı bireyde oluşan “yalnız olmama” düşüncesinin getirisidir. Bu dengeyi sağlıklı bir şekilde oluşturmak ve yönetmek bireyin elindedir.

Sosyal Medyada “Sınır” Kavramı

Sosyal medyada zaman ve mekân kavramı yok denecek kadar azdır. Dünyanın bir ucundan paylaşılan bir fotoğraf diğer ucundan yorumlanabilir. Bu sınırsızlığı kendi çıkarlarınız doğrultusunda kullanabilir ve verim alabilirsiniz. Para kazanabilir, yeni bilgiler öğrenebilir ve kendinizi geliştirebilirsiniz. Bunun için sosyal medyayı kendinize verim sağlayacak bir mecra olarak düşünüp, bilinçli kullanma gücünü kazanabilirsiniz.Tüm bunların yanında sosyal medya, toplumsal olaylara da öncülük edebilir.Örneğin televizyon izlenme oranlarının düşmesi, geleneksel gazeteciliğin yerini yeni medya platformlarının alması sosyal medyanın toplum üzerindeki etkisine en büyük örnektir. Sosyal medyanın özgür ve sansürsüz bir platform olması bireylerin düşüncelerini aktarabilmesi adına kolaylık sağladığı gerçeğinin yanında her fikirden bireyler aynı platformda görüşlerini açıklayıp kendilerine taraftar bulabildiler. Ancak tüm bu faydaların yanı sıra, kontrolsüz sosyal medya kullanımının sonucunda bağımlılık literatürüne yeni bir kavram eklendi: “Teknoloji Bağımlılığı”…

Kaynkalar: https://mcemyigit.com.tr/sosyal-medyanin-psikolojik-etkileri/https://www.ucanbedigital.com/tr/blog/sosyal-medya-psikolojihttps://bayramsimsek.com/sosyal-medyanin-i-nsan-psikolojisi-uzerindeki-etkileri