"Teknoloji"den Neden Korkulmaz?

Herkes oturmuş, teknolojideki gelişmelerin “robotların” önünü açıp açmayacağını, “insanlığın” tehdit altında olup olmadığını tartışmakla meşgul. Fütürist Ray Kurzweil, “The Singularity is Near: When Humans Transcend Biology” adlı kitabında, “Bilgisayarların 2029 yılında insanlar kadar akıllı olacağını, 2045 yılındaysa insan zekasının milyarlarca katı seviyeye ulaşacağını” öne sürüyor. Hadi o fütüristdir söyler diyelim, Stephen Hawking ve Elon Musk gibi “işinin ehli” adamların da robotların dünyayı ele geçirememesi için şimdiden önlemler alınması gerektiğini söylediklerini biliyoruz.

Akıl, zeka kavramları çok su kaldıracağı için hiç girmemek yerinde olacak belki ama şunu iyi biliyoruz. İnsan, “değişen koşullara adapte olabilme“ kabiliyetiyle “insan”. Kutuplarda da, çöllerde de yaşayabilmesine, uzaya da yerin dibine de ulaşabilmesine sebep, bu adapte olabilme kabiliyeti. Kürkü yok (Umuyoruz), palto yapıyor, solungacı yok tüpten soluyor. Ne yapıyor, ne ediyor; amacına ulaşıyor.

Yapay zeka insanları aşacak mı? Elbette. Aştı bile. Bu umurumuzda olmalı mı? Tabi ki. Şartlar değişiyor ve bu değişime uyum sağlamak durumundayız. Ama bu bilim-kurgu yazarlarının distopik veya ütopik hayallerini süsleyen, bugünkünden tamamen farklı bir gelecek olmak durumunda değil. Yaşadığımız değişim, insanlık tarihinde yaşanmamış bir değişim de değil. Bu insanoğlu köpeği, atı ve daha nice hayvanları evcilleştirip hayatına dahil etmeyi neden düşündü? Çünkü kendi başına oldukça zayıf bir canlı. Bir kedi gibi göremiyor, bir ayı gibi koku alamıyor, bir çita gibi koşamıyor. Ama eski bir Amerikan atasözünün dediği gibi, “There is an app for that”. Bu eksiklerini giderecek yolları mutlaka buluyor.

Bilimdeki, teknolojideki her adım; sürekli yeni aletlere, yeni mesleklere, yeni hayat hikayelerine yol açıyor. Ancak her gelişme, insanoğlunun uyarılarına karşı konulması güç “Korku” merkezlerini gıdıklıyor. “Ya…” diyoruz. “Ya hesap makineleri çarpma kabiliyetimizi yok ederse…”, “Ya uçaklar otobüs sektörünü öldürürse?”, “Ya robotlar işimizi elimizden alırsa?”… Neyse ki insanoğlunun merak gücü, korkusunu yeniyor ve her seferinde bir adım bir adım, dünya gelişiyor.

Geleceğimizde teknoloji var mı? Evet, var. İyi ki var. Yerin 500 metre altında kara kömür uğruna çalışan insanların olmaması için var. Yeni ilaçlar geliştirmemiz için var. Mars’a gidebilmemiz için var. Savaşlarda şehit vermekten kurtulmamız için var. Engellilerin hayatını kolaylaştırmak için var. Eğitimi pratikleştirmek için var.

Galen’den ortaçağa kadar, “idrar tahlili” için hekimlerin hastaların idrarlarının rengine, kokusuna, tadına (evet, tadına) bakarak tedavi kararlarını vermek durumunda kaldıklarını biliyoruz. Bunun için kullanılan İdrar Çizelgeleri, zamanla “karaborsaya” düşmüş ve herkesin evinde bulundurduğu bir eşya haline gelmişti. Sabah idrarını yaparken Çizelge’sini elinde tutup “durumunu” değerlendiren insanlar vardı. Bugün, hastanın idrarını onlarca başlıkta değerlendirmemiz bir dakikamızı almıyor. Neyse ki artık bunun için idrarla “yakın temasa” geçmemiz de gerekmiyor.

Tıpta binlerce yıldır devam eden “Gör – Dene - Öğret” yöntemi de teknolojinin gelişmesiyle tarihe karışıyor. Artık, bir ameliyatı ilk deneyişiniz, bir insanın üzerinde olmak zorunda olmayacak. Artırılmış Gerçeklik’in cerrahlara sunduğu harika imkanları anlatan bir yazıyı Medium için çevirmiştim: İnsan Yapbozu. Yakın gelecekte bir hastanın başına geldiğinizde, yapay zeka size yapmayı unuttuğunuz bir prosedürü hatırlatacak. Bir hastanın teşhisini belirlediğinizde, gereken tetkikleri belirleyecek. Daha iyisi, teşhis koymanızı kolaylaştıracak. Felaket anlarında, kazazedelerin önceliklendirilmesinde (triyaj) ve yönlendirilmesinde aktif rol oynayacak.

Hekimlik bin yıl öncesiyle aynı. Hala “Primum non nocere” (Önce, zarar verme). Ama bilim geliştikçe, işimiz kolaylaşıyor ve bu daha da hızlanacak. Bunu bütün mesleklere yaymak mümkün.

Kaybolan iş dalları olacak mı? Olacak. Ama çoğu bugünküne kıyasla kolay olan yeni iş dalları eklenecek.

Sadece tüketici olup, teknolojiyi kullanmakla yetinince sonu böyle oluyor.

Tüketmekten usanır, Terminator’le, Matrix’le, WestWorld’le uğraşmayı bir kenara bırakır ve böyle bir geleceği kişisel ve toplumsal olarak avantajımıza çevirebilirsek, hedeflerimize ulaşabilmemiz için hiçbir engel yok.

Doğru ahlaki önceliklere hizmet edecek şekilde, daha fazla bilim ve teknoloji… Dünyamızı kurtaracak olan bu.

Grady Booch’un konuya dair TED konuşmasıyla bitireyim:

http://www.ted.com/talks/grady_booch_don_t_fear_superintelligence#t-601693