Türkiye ve Yunanistan; Ege Denizi’nin iki yakasında varlığını sürdüren iki devlet. Yüzlerce yıl yapılan sünger avcılığı ve deniz kültürü ise bu iki devletin ortak paydası. Bu ortak payda ele alınarak Yunanistan’ın Lipsi Adası’nda yaşayan Ege Denizi’nin son sünger avcıları Nico Magriplis ve Skevovafilaks Antoniadis’in hayat serüveni Deniz Biyoloğu Dr. Mert Gökalp öncülüğünde “Mancorna” isimli kısa film haline getirildi.

Gelişen Dünya düzeniyle artık yapılmayan sünger avcılığı mesleğinin yaşayan son temsilcilerinin hikayeleri kısa film oldu. Dünya’nın en eski avcılık yöntemi olan sünger avcılığı mesleğinin son temsilcileri Türkiye ve Yunanistan’da yaşamlarını idame ettirirken yüzyıllardır deniz kültürünü yeni nesile aktarıyorlar.Kısa film vesilesiyle Deniz Biyoloğu Mert Gökalp'e demeç veren Yunan dalgıçlar kendilerini en iyi anlayan toplumun Türk toplumu olduğunu ifade ettiler. Ege Denizi’nin iki yakasının dostluk ile birleşebileceğini anlatan yaşlı dalgıçlar, Yunan-Türk toplumunun arasındaki bağı anlattılar. Deniz Biyoloğu Mert Gökalp, Mancorna kelimesinin en derine inen en usta sünger dalgıç anlamına geldiğini vurguladı. Nico ve Skevo’nun hikayesinin çok fazla ortak değer barındırdığını ifade eden Gökalp, “Onlar ayrımız gayrımız yok, birlikte güzeliz diyorlar” dedi.

Dalış Teknikleri: Nargile Usulü

Gökalp, dalgıçların gelişen teknolojiye rağmen eski bir usul olan nargile sistemiyle derinlere inmelerinin sebebinin doğaya barışçıl ve dostça bir anlayışla yaklaşmaları olduğunu ifade etti. Gökalp, sünger avcılığı hakkında şöyle konuştu:80’lerin ortasında tükenen süngercilik ve sünger dalgıçlarının zorlu yaşamlarına zaman makinasından baktık. En usta ve 45 metreden derine dalabilen dalgıçlara Mancorna deniyor. Sünger dalgıçlarının acılarla ve deniz coşkusuyla harmanlanan yaşamını iki yaşlı delikanlının gözünden anlatmaya çalıştık”

"Bu Kültürün Son Temsilcileri Biziz"

Yunanistanın Lipsi Adası’nda yaşayan Nico Magriplis mesleğini anlatırken “Eskiden çok aile süngercilikten geçimini sağlardı. çünkü çok para kazanırdık. Özellikle Kalymnos süngercilik mesleğiyle ayakta dururdu. Libya’ya Tunus’a kadar giderdik. Sünger sadece geçim kaynağımız değil, yaşam tarzımız da oldu. Bodrum’daki Aksona Mehmet ile köklü bir dostluk kurduk. Aynı kaderi paylaştık. Zorlu günlerde birbirimizi kolladık, koruduk. Ege denizi bizim için dostluk denizidir. Ama Akdeniz’i saran 1986 yılındaki parazit süngerleri bitirdi. kimimiz balıkçılık yaptı ama mesleğimiz bitti. Gençler keşke devam ettirse bu mesleği" ifadelerini kullandı.Denizcilerin UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi listesine girmesi için çaba sarf eden Mehmet Baş, “Denizde yardımlaşmak sınır tanımaz. Hırçın sularda en güç anlarda milliyet gözetmeksizin süngerciler koşar yardıma. Bu kültürün son temsilcileri bizleriz” diye konuştu.Kaynakça:Kısa Film İçin Buraya TıklayınSu Altı Gazetesi