Rosalind Franklin’in, yani DNA’nın fotoğrafını çeken kadının, bugün 100. doğum günü. Rosalind Franklin 37 yıllık kısa ömründe tüm cinsiyetçi dışlamalara rağmen büyük başarılara imza atmış bir bilim kadınıydı. Bu kısa ömrüne DNA’nın keşfedilmesini sağlayan en önemli çalışmaları yaptı. Covid pandemisiyle mücadele ettiğimiz bugünlerde, DNA teknolojilerinin önemini herkes çok daha fazlasıyla fark etti. Rosalind Franklin tüm zor koşullara ve cinsiyetçi ayrımlara rağmen yürütüğü çalışmalar ve ortaya çıkardığı DNA fotoğrafı bugün bizim için çok daha önemli. Nice 100 yıllara Rosalind!
Rosalind Franklin Kimdir?
Rosalind Franklin 25 Temmuz 1920’de Londra’da dünyaya gözlerini açtı. Kız çocuklarına fizik ve kimya öğreten sayılı okuldan biri olan St Paul Kız Çocuk Okulundan mezun oldu. Burada temel bilim, latince, spor ve Almanca öğrendi. Rosalind Franklin 15 yaşına geldiğinde bilim insanı olmak istediğine karar vermişti. Cambridge Newnham Koleji’ne girdi ve burada fiziksel kimya öğrenerek 1941 yılında mezun oldu. Mezun olduktan sonra İngiliz Kömür Değerlendirme Araştırmaları Birliği’nde çalışmaya başladı. Burada kömür ve grafit üzerine çalışmalar yaptı. Franklin doktorasında da kömür üzerine çalıştı. Kömürün mikro yapısı, gözenekliliği gibi özellikleri inceledi ve tasnif etti. Paris’te Kimya Hizmetleri Merkez Laboratuvarı’nda X-ışını kromatografisini öğrenen Franklin Londra’ya döndüğünde King’s College’de Maurice Wilkins ile çalışmaya başladı. Burada DNA üzerine çalışmalar yürüttü. Özellikle DNA’nın kristal fotoğrafı çalışmaları DNA’nın keşfinde kırılma noktası oldu. Franklin’in çektiği kristal fotoğrafları çok daha net ve güvenilirdi. Ancak çalışması sürecinde yoğun olarak X-ışınına da maruz kaldı.
DNA yarışında “ilhamlı” yayınlar
DNA’nın yapısını anlatan James Watson ve Francis Crick’in makaleleri 25 Nisan 1953 yılında Nature’da yayınlandı. Watson ve Crick’in DNA’nın sarmal yapısını çözmelerinde en büyük katkıyı yapan Rosalind Franklin’in çektiği 51 Nolu DNA fotoğrafıydı. Ancak Watson ve Crick henüz yayınlanmamış bu fotoğrafı görmelerine ve bu fotoğraftaki veriden yola çıkarak DNA’nın yapısını çözmelerine rağmen makalede Rosalind Franklin’in ismini geçirmemek için makaleye “ilham aldık” diyerek not düştüler. Aslında Watson ve Francis, Rosalind Franklin’den habersiz olarak bu fotoğrafı görmüşlerdi. Fotoğrafı, Maurice Wilkins bir konuşma esnasında göstermişti. 1953’da DNA’nın yapısının yayınlandı ve 9 yıl sonra 1962’de Nobel Ödülü DNA’nın yapısını çözenlere verildi. Ancak Rosalind Franklin Nobel’i alamadı. Çünkü 1958 yılında yakalandığı kanserden dolayı ölmüştü. Rosalind, DNA’nın net ve doğru kristal fotoğraflarını çekmek ve yapısını ortaya çıkarmak için X ışınlarına maruz kalarak yoğun çalışmalar yapmış ve ortaya başarılı sonuçlar çıkarmıştı. Ancak verileri kendisinden habersiz ve izinsiz olarak başka araştırmacılara gösterildi. Bununla birlikte, bu çalışmaları görüp “ilham” alan Watson ve Crick hırslarına yenik düşerek etik olmayan bir makaleyle DNA’nın yapısını çözdüklerini ilan etmişlerdi. Hatta bu “ilham”la Nobel Ödülü’nü de kazanmışlardı.
Rosalind Franklin’in çalışmaları DNA’dan daha fazlası!
Rosalind Franklin oldukça kısa ve zorlu bir hayat geçirmesine rağmen farklı alanlarda pek çok araştırma yaptı. DNA X ışını kırınımı çalışmalarından başka kömür ve virüsler üzerine çalışmaları oldu. Franklin’in araştırma kariyeri ilk olarak karbon ve kömür üzerine başladı. Özellikle kömürünün daha etkin enerji vermesi için fiziksel özellikleri ve gözenekliliği üzerine araştırmalar yürüttü. Bu çalışmaları ayrıca İkinci Dünya Savaşında aktif karbonlu maskelerin yapımında önem kazandı. Rosalind Franklin’in ilk Nature yayını 1950 yılında karbondaki elektronların X ışınlarından nasıl etkilendiği ile ilgiliydi. Sonraki sene bu çalışmasını bir adım daha ileriye götüren Franklin, kömürün grafitlenerek ve grafitlenmeden olmak üzere iki farklı şekilde yandığını ortaya koydu. Bu çalışması endüstride daha etkin kömür kullanımı için önemli oldu. Rosalind Franklin kömürden sonra virüsler üzerine çalışmaya başladı. Tütün Mozaik Virüsü’nün RNA’sını X-ışını çalışmalarıyla ortaya çıkardı. Moleküler biyoloji için model organizmalardan biri olan Tütün Mozaik Virüsü’nden sonra başka bitki patojeni olan virüsler üzerinde de çalışmalar yürüttü.Kaynaklar:Nature 583, 492 (2020), doi: 10.1038/d41586-020-02144-4