Antakya Museum Hotel inşası sırasındaki kazılarda 2 bin yıllık Roma mozaikleri ve kalıntıları bulunmuştu. Otel, tarihi korumaya cesurca yaklaşıyor. Emre Arolat Arch (EAA) tarafından tasarlanan, Antakya'daki 199 odalı otel, büyük bir çelik sütun ağına yerleştirilmiş prefabrik modüllere sahip.Bazı şehirlerde aşağı doğru kazmak, yoğun altyapı ağlarını ortaya çıkarırken, diğerlerinde inşaat işçileri paha biçilmez kalıntıları açığa çıkarmadan bir kayayı deviremezler. EAA-Emre Arolat Mimarlık firması tarafından tasarlanan, yeni açılan Antakya Museum Hotel, böyle bir keşfi tarihi koruma için cesur ve yeni bir stratejiye dönüştürdü.

Kazı alanları müzeye dönüştürülerek korunuyor

<em>Antakya Museum Hotel inşası sırasında bulunan bir mozaik. Bin 50 metrekareyi kaplayan, dünyanın en büyük mozaik alanı. Kaynak; Cemal Emden</em>

İnşaat sırasındaki arkeolojik kazılarda Helenistik dönemden, İslami döneme kadar 5 kültür katmanı ve 13 farklı medeniyete ait eserler bulundu. İnşaat alanı sanki bir zaman tüneline dönüştü ve otel yönetimi kazı alanlarını müzeye dönüştürdü.

<em>Otel, sağlam Roma mozaiklerinin zarif örneklerini içeren geniş bir arkeolojik kazı üzerine inşa edilmiştir. Prefabrik modüller, çelik sütunlardan oluşan bir ağa bölünmüştür. Kaynak; Studio Majo</em>

Otel, ilk Hristiyan cemaatini barındırdığı yönündeki iddialarla yakındaki Starius Dağı'ndaki Aziz Peter Kilisesi'ne gelen hacılar da dahil olmak üzere çoğunlukla turistlere hitap ediyor. Prefabrik konuk odaları, çevredeki dağların manzarasını dilimleyen düz, traşlı bir çatı altında nakliye konteynerleri şeklinde düzenlenmiştir.

Her alanın altında 2 bin yıllık karşılığı yatıyor

Otelin bulunduğu bölge, dünyanın en büyüğü arasında yer alan yer altı şehrine sahip. Bu taş labirent, Latince, Yunanca ve Aramca konuşanların altın, baharat ve din aldıkları alışveriş dönemlerinde Akdeniz'in çok kültürlü bir köşesi olan Roma Dönemi Antakyası'nın bir bölümüdür. Kazılar, 210 bin yıllık tarihe sahip kentin altındaki bir metropolü hayal etmeye zorluyor; Her evin, okulun ve mağazanın altında 2 bin yıllık karşılığı yatıyor.

<em>Otel lobisindeki cam alanlar sayesinde, ziyaretçiler mozaiklere ek olarak eski duvarları ve eski duvarları izleyebilir. Kaynak; Studio Majo</em>

EAA’nın New York ofisinde (İstanbul ve Londra’da da ofisleri var) yönetici olan Özge Ertoptamış, "Benzer bölgelerde ve benzer durumlarda, arkeolojik bulguların ele alınması ve unutulması çok yaygın. Tarihin bu değerli parçaları, bu proje olmadan asla yüzeye çıkmaz." diyor.366 bin metrekarelik bir alanı kapsayan iddialı bir yapı oluşturmak için muazzam bir koordinasyon gerekiyordu. EAA, 2009 yılında projeye dahil oldu. Şirket, yaklaşık 2 ay önce planlarında önemli değişikliklere yol açan ek kazı bulguları ile durduruldu. Bu süre zarfında resmi katılım iptal edildi; EAA ekibi, birden fazla devlet bakanlığına, yerel hükümet yetkililerine ve arkeoloji uzmanlarına tek tek dava açmak zorunda kaldı.Çok az ve çok geniş olan masif çelik sütunlar, yalnızca kalıntıların olmadığı yerlere, parçalanmış duvarlar arasındaki boşluklarda ve eski avlularda bulunur. Konuk odaları, bu hantal iskeletin üzerine yoğun bir şekilde otururken, geniş çatı kanopisi, endüstriyel kirişler ve prefabrik hacimler üzerinde örs gibi duruyor. Etkisi bir miktar klostrofobiktir, yukarıdaki oda yığını hem kaotik hem de mağara biçiminin altındaki boşluğu oluşturur.Asma bir geçit, misafirleri mağara müzesi boyunca yönlendirir. Alanı çeşitli seviyelerde geçen kirişler ve sütunlar ve çökmekte olan duvarların üzerinden gizlenen gizli odalar ile müze alanı Piranesi’nin Carceri çizimlerini canlandırıyor.Kaynak; Metropolis Magazine