Melez bir balina olan Narluga, ilginç şekilde denizgergedanı (narval ya da boynuzlu balina da denilir) bir anne ve beyaz balina bir babadan dünyaya gelmişti. 1980'lerin sonunda, Jens Larsen adında bir Inuit, Grönland'ın batı kıyısında bir balina avladı. Ancak Larsen'in avladığı balina daha önce avladıklarından farklıydı.Bu av, 1990 yılında, deniz memelileri üzerinde çalışan Mads Peter Heide-Jørgensen'in dikkatini çekti ve Larsen’in izniyle, çalışmak için Kopenhag’daki Grönland Balıkçılık Araştırma Enstitüsü’ne götürdü. Analizler türün, beyaz balinaların ve narvalların kafatasları ile karşılaştırdıktan sonra, iki tür arasında bir melez, Narluga olabileceğini öne sürdü.Fikir araştırmacılara mantıklı gelmişti. Çünkü beyaz balinalar ve narvallar aynı büyüklüktedir, aynı Kuzey Kutbu sularını paylaşır ve diğer türlerle karşılaştırıldığında birbirleriyle daha yakından ilgilidir.Her iki türden de bireylerin, birbirlerinin sürüleri arasında yüzdüğü tespit edildi.Fakat daha önce hiç kimse bir Narluga bulamamıştı ve o sırada Heide-Jørgensen'in hipotezini doğrulaması için hiçbir yol yoktu.Araştırmacılar yıllar geçtikçe, kemiklerden küçük miktarlarda DNA almanın daha iyi yollarını geliştirdi.Bu teknikler tipik olarak Neandertaller ve mamutlar gibi tarih öncesi canlıları incelemek için kullanıldı. Şimdi bu büyük canlının gerçekten de bir Narluga olduğunu kanıtlamaya yardımcı oldu.
Narluga Denizgergedanı ve Beyaz balinadan melezlendi
Danimarka Doğa Tarihi Müzesi'nden Eline Lorenzen liderliğindeki ekip, canlının dişlerinden DNA analizi yaptı. Analizler sonucunda, canlının denizgergedanı bir dişi ve beyaz balina bir erkekten dünyaya gelen bir erkek olduğu belirlendi.DNA'sının çoğu, iki tür arasında yarı yarıya bir karışım olarak gözlemlendi ancak mitokondriyal DNA (hayvanların yalnızca annelerinden miras aldığı ikincil bir DNA dizisi) tamamen annesi gibi narvaldı.
Narvallar ve beyaz balinalar, en az 1 milyon yıldır bağımsız olarak gelişiyor. Birbirleriyle halen üreyebilirlerancak araştırmacılar bunun nedenini veya ne sıklıkta olduğunu bilmiyor.Her iki tür de, kalın deniz buzunun bilim insanlarını araştırmalarını yapabilmelerine olanak verilmeyen dönemlerde üremeye başlar. Bu yüzden nasıl çoğaldıklarına dair hiçbir bilgi bulunmuyor.Narluga’nın kafatasının en garip kısmı dişleri olarak göze çarpıyor. Beyaz balinaların, alt ve üst çenelerinde hepsi aynı olan 40 adede kadar dişleri bulunur. Deniz gergedanları ise (erişkin erkek bireylerde ve kısmen dişilerde) dışarı doğru 2-3 metre uzunluğunda spiral dişlere sahiptir.Narluga, ebeveynlerinin ikisinden de farklı olarak, hepsi farklı ve garip bir şekilde dizilmiş 18 dişe sahip. Hatta bu dişlerden bir tanesi diğerlerine oranla daha uzun ve sivri ama bir denizgergedanının dişi gibi de sayılamaz.Ekip, bu tuhaf dişlerin kimyasal yapısını analiz ederek, Narlugaların ne tür yiyecek yediğini bulmaya çalıştı. Beslenme şekilleri,her ikisi de balık ve kalamar arayışı içinde olan ebeveynlerinden farklıydı.Narluga’nın dişleri, aksine, walruse (mors) gibi diplerden beslenen canlılara daha yakındı. Belki de Narluga, Narvallar gibi dışa dönük olan dişlerini kuma saplayarak av bulmak için kullanıyordu.
Arktik denizlerin nesli tükenmekte olan canlıları için melezleşmenin karanlık bir tarafı da bulunuyor; eğer çoğunlukla olduğu gibi melezler kısır olursa, küçük popülasyonlar için genetik çıkmazlar oluşabilir. Eğer doğurganlarsa, yavrularının karışık genomları ebeveynlerininkilerin yerini alabilir.Kaynaklar;The AtlanticMarine Mammal Science