Mikrobiyom bileşimi, atletik performanstan şişmanlığa ve Parkinson gibi nörolojik hastalıklara kadar her şeyle ilişkilendiriliyor. Hatta bazı araştırmacılar, trilyonlarca mikroorganizmaya ev sahipliği yapan bağırsakların insanların "ikinci beyni" olduğunu bile söylüyor.Mikrobiyoloji, iklim krizini tam olarak anlama ve etkilerini azaltma konusunda kilit rol oynayabilir. Geçtiğimiz haftalarda bir grup mikrobiyolog, Nature Review Microbiology'de "İnsanlığa Uyarı" yayınladı. Uyarıda mikrobiyologlar, politika yapıcıların, iklim bilimcilerin ve herkesin mikrobiyolojinin önemini anlaması ve vurgulaması gerektiğini söyledi.

Mikropları çalışmak neden bu kadar önemli?

Mikroplar (tek hücreli organizmalardan daha karmaşık bakteri ve virüslere kadar bütün mikroskobik yaşam formlarına denilir) organik maddeleri parçalayarak ve besinleri geri dönüştürerek dünyadaki diğer bütün yaşamı mümkün hale getirebilir. Uyarının baş yazarı Rick Cavicchioli, mikropların "diğer tüm yaşam formlarını besleyen besin ağının başlangıcı" ve "biyosferin destek sistemi" olduğunu söyledi.Mektuplarda bazı yazarlar, kendi çalışma alanlarındaki mikropların iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini ve buna bağlı olarak nasıl etkilediğini yazdı. Mektupta, "güçlü" mikrobiyomlara sahip mercanların deniz sıcaklıklarının yükselmesine karşı daha dayanıklı olduğu; ineklere atfedilen metan üretiminin aslında midelerinde yaşayan belirli bir mikroorganizma türünden kaynaklandığı gibi birçok bilgi yazıyordu.İklim krizinin önemli bir nedeni olan fosil yakıtlar için mikroorganizmalara bile teşekkür edebiliriz, çünkü bunlar binlerce yıl boyunca yeraltında kalan biyolojik maddeyi yağa dönüştüren algler ve diğer mikroskobik organizmalardı. Dolayısıyla, mikroplar iklim değişikliği söz konusu olduğunda bahsettiğimiz çevresel işlemlerin hemen hemen hepsine dahil oluyor ama genellikle mikrobiyomları önemsemiyoruz. Avustralya'da bulunan South Wales Üniversitesi'nde çevre mikrobiyolojisi profesörü Cavicchioli, "Mikroplar çıplak gözle görülemiyor ve göremediğimiz ya da kolayca anlayamayacağımız şeyleri görmezden geliyoruz." diyor bu konu üzerine.İnsanlar, görünür olmaya yetecek kadar büyük olan şeylere odaklanma eğilimindedir. Örneğin, kutup ayılarının yaşam bölgesindeki erimekte olan deniz buzu görüntülerini görüyoruz; tarım ve sanayiden kaynaklanan su kirliliği sonucu ölen balıkları ve kuşları görüyoruz. Cavicchioli, "Görmediğimiz şey, mikropların tüm bunlarla ilişkisidir." dedi. Deniz buzu eridiğinde, yaşam alanlarını yitiren sadece kutup ayıları değildir; karbonu düzenleyen ve oksijen üreten buz yosunları da ölür. Endüstriyel ve tarımsal kirlilik, diğer yaşamları boğmakta ve suda ölü bölgeler yaratmakta, toksik alglerin çiçeklenmesine neden olmaktadır.

Mikroplar daha fazla incelenmeli

Mikrobiyologlar, geçmişte insanların mikropları görmezden gelerek hata yaptığını ancak artık daha çok araştırmanın yapılması gerektiğini vurguluyor. Bilim insanları toprak erozyonuna, antibiyotiğe dirençli bakterilerin yükselişine ve eskiden tarımda kullanılan mikroplardan kaynaklanan kirlenmeye dikkat çekti. Ancak halen birçok mikrobiyolog bile dünyanın mikrobiyomunun iklim değişikliğine nasıl tepki vereceğini bilmiyor.Cavicchioli, "Mikroplar mutlaka cevap verecek, bu konuda hiç şüphe yok. Sonuçları büyük ölçüde bilinmiyor çünkü hangi mikropların mevcut olduğu, hangi fonksiyonların ve ne şekilde cevap verecekleri hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz." dedi. Cavicchioli, çıplak gözle görünmeyen bu organizmaların iklim değişikliğine neden olma ve bunlarla mücadelede oynadığı rol hakkında daha fazla araştırma yapılmasını öneriyor.Bilim insanları, daha fazla araştırmanın kuraklığa dayanıklı mahsuller yaratmaya yardımcı olabileceğini, vektörlerin yaydığı hastalıkları önleyebileceğini (sivrisinekler ve keneler gibi) ve tahminde bulunabilecek modellerin daha kesin olmasını sağlayarak Arktik permafrost çözülmesinden ne kadar metan çıkacağını bulmamıza yardımcı olacağını açıkladı.Kaynak;Grist