Marshall Adaları 'na test amaçlı atılan nükleer bombalar, Çernobil'den daha yüksek seviyelerde çıktı.1946-1958 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri, Pasifik Okyanusu'nda bulunan Marshall Adaları olarak bilinen mercanada topluluğuna yaklaşık 70 nükleer bomba atarak nükleer testler yürüttü. Bölgeyi ziyaret eden Columbia Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, bombaların isabet ettiği adaların bazılarının radyasyon seviyesinin Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketlerinden etkilenen alanlardan çok daha yüksek olduğunu söyledi. İncelenen 4 mercan adasındaki radyasyonun alarm seviyesinde olduğu ve kimi bölgelerdeki seviyenin ise Çernobil ve Fukuşima'dan bin kata kadar daha fazla olduğu belirlendi.
Bikini Adası'na atılan bomba Hiroşima'dan bin kat daha güçlüydü
Çalışma, nükleer izotopların yığılmasının ABD ile Marshall Adaları Cumhuriyeti arasında belirlenen yasal maruz kalma sınırının çok üstünde olduğunu da gösteriyor. 1954'te Bikini Adası'na atılan “Castle Bravo” bombası, İkinci Dünya Savaşı sırasında Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombalardan bin kat daha güçlüydü. En yüksek radyasyon seviyesi, Bikini Adası'nda tespit edildi.Columbia Üniversitesi araştırmacıları, “Bravo” kraterinden toplanan okyanus tortularındaki radyoaktif çökeltileri inceledi. Marshall Adaları'nda test edilen son nükleer bomba 1958'de patlatıldı. Çok geçmeden, mercanadanın popülasyonunda hızlı bir büyüme yaşandı. Resmi raporlara göre, bombalar toprağı buharlaştırdı ve okyanus torlularına yerleşen, çevresindeki adaları radyoaktif külle kaplayan radyonüklidler oluştu.Amerika Birleşik Devletleri hükümeti 1977'de Marshall Adaları'ndaki radyoaktif atıkları temizlemeye başladı. Çalışmalarda örneğin, Runit Adası'ndaki büyük bir kraterin içine atılan yaklaşık 73 bin metreküp radyoaktif toprak toplandı. Nükleer atıklar üzerine, ABD geçici bir muhafaza olarak 18 inç kalınlığında bir beton kapak inşa etti. Ancak 40 yıldır geçici olan bu kapağın yerine henüz kalıcı bir çalışma yapılmadı.
Marshall Adaları, 1983 yılında ABD'den ayrıldı. Fırtınalar ve toprak kayması kapakta çatlaklara neden oldu. Bir sonraki büyük fırtınada bölünebileceğinden korkuluyor. Bir diğer endişe verici durum ise deniz suyunun alttan kratere erişme riski. Çünkü kapağın tabanı betonla inşa edilmedi. Çalışma, Columbia Nükleer Araştırmalar Merkezi'nden Emlyn Hughes ve Malvin Ruderman tarafından hazırlandı.Kaynak;Live ScienceZME Science