Kadın ve erkek beyni arasında fark olmadığı bir kez daha raporlandı. Yani beyin, kadın ve erkek olarak farklılık göstermiyor. Birmingham Aston Beyin Merkezi'nde bilişsel sinirbilimci Gina Rippon, yeni kitabı "The Gendered Brain"de, cinsiyete göre beynin farklılık göstermediğini açıklıyor. Kitapta yer alan çalışma, 21 erkek ve 27 kadının manyetik rezonans görüntüleme analizlerine dayanıyor.Erkek ve kadın beyinlerinin birbirinden farklı olduğuna yönelik birçok çalışma bulunuyor. Bu çalışmaların ortak özelliği erkek beyninin, kadın beyninden daha üstün olduğuna yöneliktir. Örneğin 2010 yılında ABD'nin CBS televizyon kanalındaki Early Show'da, erkeklerin beyinlerinde kadınlarınkinden 6,5 kat daha fazla gri madde bulunduğu söylendi. Aynı programda, kadınların beyninde ise erkeklerden 10 kat fazla beyaz madde bulunduğu konuşuldu. Buradan yola çıkarak, erkeklerin matematiksel yeteneklerinin, kadınların ise birden fazla işi aynı anda yapabilme yeteneklerinin daha iyi olduğu belirtiliyordu. Bu farklılığa bakılırsa, kadınların kafasının erkeklerin kafasından yüzde 50 daha büyük olması gerekiyor. Bu bir yana, yapılan çalışmada beyin hacimleri karşılaştırılmamış ve yalnızca gri-beyaz madde ölçümlerine dayanarak IQ karşılaştırılması yapılmıştı. Ancak bu karşılaştırma gerçekleri yansıtmaktan uzak olup kadın ve erkek beyni arasında doğru karşılaştırma yapmamıştı.

Kadın ve erkek beyni : Nöroseksizm

Cinsiyete dayalı beyin farklılıklarına yönelik çalışmalar genellikle, yanlış yorumlama, yayın önyargısı, zayıf istatistiksel güç ve yetersiz kontrol gibi güvenirliliği ve geçerliliği zedeleyen unsurlar içeriyor. Gina Ripon, kitabında, beyin farklılıklarını iddia eden çalışmalar için, "Bu av, çağlar boyunca bilimin kullandığı bütün yöntemlerle kuvvetli bir biçimde takip edildi.” diyor. Son 30 yılda, MRI araştırmalarının da bu çatışmaya dahil olmasıyla kadın ve erkek beyni tartışmaları şiddetlendi.

Bununla birlikte, Rippon’ın The Gendered Brain‘de de yazdığı, cinsiyete bağlı beyin farklılıkları noktasında kesin bulgulara ulaşılamamıştır. Günümüz sinirbilimcileri, kadın ve erkek beyni arasında belirleyici, kategorize etmeye yarayacak hiçbir fark bulamadı. Üstelik 1995 yılında Nature‘da yayımlanan bir çalışmanın iddia ettiği, kadın beynindeki dil işlemenin, yarımküreler arasında bile erkeklerinkinden daha yaygın olduğu tezi; 2008 yılında Brain‘de yayımlanan bir meta-analiz çalışması ile çürütüldü.Bir başka tartışma olan beyin büyüklüğü hakkında da Rippon, çarpıcı örnekler ortaya koyuyor. Beyin büyüklüğü, vücut büyüklüğü ile artar ve gri / beyaz madde oranı veya korpus kallosum adı verilen sinir sisteminin enine kesit alanı gibi bazı özellikler beyin büyüklüğüyle doğrusal olmayan bir şekilde ölçeklenir. Ancak bunlar tür anlamında değil derece anlamındaki farklılıklardır. Rippon’ın da ifade ettiği gibi, küçük kafalı erkeklerle, büyük kafalı kadınları kıyasladığımızda, bunun hobiler ya da eve getirilen para konusundaki farklılıklarla ilişkisi yoktur.

Kadın ve erkek beyni: Önyargının tarihi

Rippon’ın ana mesajı, cinsiyet temelli bir dünyanın, cinsiyet temelli bir beyni ürettiği yönündedir. İddialar tamamen geçmişte kalsaydı, bu tarihi okumak gerçekten eğlenceli olabilirdi. Ne yazık ki, bu yöndeki iddialar bugün halen devam etmekte. Rippon, kadınların, “insan evriminin en aşağı biçimlerini temsil ettiğini” ilan etmek için taşınabilir sefalometresini kullanan sosyal psikolog Gustave Le Bon‘dan 1895 tarihli bir alıntıyla başlıyor. Ardından Ripon, 2017 yılında Google mühendisi James Damore‘un, teknoloji ve liderlik rollerindeki kadın eksikliği için “biyolojik nedenler” temelli yazılarıyla sürdürüyor.Rippon’a göre, kadının eksikliğine dair devam eden avcılık, son yıllarda, erkek-kadın “tamamlayıcılığına” bir kanıt olarak gösteriliyor. Böylece bu hat kaybolur. Kadınlar, erkeklerden daha az zeki değildir, farklılık sadece İncil öğretileriyle ve toplumsal cinsiyet rollerinin statükolarıyla çakışacak şekilde “farklı” olduğu içindir. Böylece, kadınların beyninin empati ve sezgiye bağlı olduğu söylenirken, erkek beyinlerinin akıl ve eylem için optimize edildiği beklenir.

Beyin de kalp gibi cinsiyet farkı göstermez

Peki beyin bu şekilde bağlantılı değilse, erkek ve kadınlardaki davranışsal ve ilgisel olan belirgin farklılıkları nasıl açıklarız? Tam olarak da Rippon’ın, cinsiyetçi bir dünyanın insan beyni üzerindeki etkisine ilişkin tezi burada devreye giriyor. Rippon, tezini, dört bölümde anlatıyor. Bunlar, cinsiyet farkı araştırmasının eski tarihi, modern beyin görüntüleme yöntemleri, sosyal bilişsel nörobilimin ortaya çıkışı ve yenidoğanlarda beyin cinsiyet farklılıkları hakkındaki zayıf kanıtlar. Rippon, çocukların beyinlerinin, doğum öncesi cinsiyetin ortaya çıktığı andan itibaren tamamen pembe-mavi “boyamasıyla” nasıl farklılaştığını gösteriyor.Kitabın son kısmında, beynimizin de tıpkı karaciğer, böbrekler veya kalp gibi cinsiyet farklılığı göstermediğinin altı çiziliyor.Kaynak; Nature