İsrail arkeolojik kazılarla gündemde. İsrail'deki arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan iskeletler, siyasi amaçlar doğrultusunda yanlış algılamalara yol açıyor.Geçtiğimiz günlerde, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Science Advances dergisinde yayınlanmış ve medyada geniş yer edinen yeni bir çalışmayı tweetledi.Araştırmada, Tunç Çağı ve Demir Çağı arasında İsrail'de bir kıyı kenti olan Ashkelon'a yaşamış ve gömülmüş olan on kişinin DNA'sı verildi.Sonuçlar, bireylerin dördünde yeni genetik imzaların ortaya çıkmasının, Filistinlerin 3.000 yıldan daha önce gelmesiyle ilişkilendirilen arkeolojik kayıtlardaki değişikliklerle ters düştüğünü gösterdi. Bu genetik özellikler şu anda Yunanistan, İtalya ve İspanya'da yaşayan eski insanlara benziyordu. Yazarlar, Filistinlilerin, aslında güney Avrupa'daki bir yerlerden Levant'e (Akdenizin doğu sahillerine verilen addır) göç ettiklerini, ancak hızla yerel topluluklarla melezlendiklerini düşünüyor.Çalışma hakkında yorum yapan Netanyahu, “Antik Filistinliler ile ataları Arap Yarımadası'ndan İsrail topraklarına binlerce yıl sonra göçen modern Filistinliler arasında hiçbir bağlantı yok.Filistinlilerin İsrail Ülkesi ile bağlantısı, Yahudi halkının toprakla olan 4.000 yıllık bağlantısına kıyasla bir şey değil.” dedi. Netanyahu'nun bu sözleri, siyasi amaçlar doğrultusunda bir çalışmanın nasıl yanlış yorumlandığını gösteriyor. Çünkü araştırmada Yahudilerin ya da Filistinlilerin genetik tarihi ya da bu modern nüfusun toprakla bağlantısı hakkında söylenecek hiçbir şey yoktu. “Palestinian” kelimesi “Philistine” kelimesinden gelse de, Filistinliler, antik Filistinliler'in (Filist) soyundan gelmiyorlar. Netanyahu, bu alakasız noktayı tartışmaya girmek için kullanıyor gibi görünüyor.
Antik genom araştırmalarının diline dikkat edilmeli
Teknolojideki gelişmeler antik kemiklerden, dişlerden ve diğer kaynaklardan DNA'nın alınmasını ve analizini mümkün hale getirdi. Aslında geçmişte ne kadar çeşitlilik ve hareketin gerçekleştiğini göstermek, tarihsel olarak belirli gruplara karşı ayrımcılık ya da baskı yapmak için kullanılan ırksal ve etnik saflık kavramlarını baltalamaya yardımcı olmalıdır.Son birkaç yıl boyunca, arkeologlar ve genetikçiler antik DNA bulgularının bazen aşırı basitleştirmenin bir sonucu olarak, ırk ve etnik kökenle ilgili tartışmalara hizmet ettiğine şahit oldu. Bu yılın başlarında Francis Crick Institute'den antik genom araştırmacısı Booth ve meslektaşları bir araştırmada, İngiltere’nin ilk çiftçilerinin atalarının Ege bölgesinden geldiğini ve Batı Avrupa’da 2.000 yıl boyunca yavaşça göç ettiğini gösterdi. Ancak bu gerçek, kimi gazeteciler tarafından "Stonehenge'yi Türkler inşa etti"gibi haberlerle aktarıldı. Benzer bir örnek de Yunanistan'da verildi. 2017 tarihli Nature'da yayımlanan bir bir çalışmanın ardındanmodern Yunanlıların DNA'sı ile Miken ve Minoan yerleşimlerine gömülen eski insanların DNA'sındaki benzerlikler çıktı. Yunan aşırı milliyetçilerinin aşırı sağ partisi ise bu durumu, “Yunanlıların, 4000 yıllık bir ırk olduğunun kanıtı” şeklinde ifade ederek siyasi emellerine alet etti.Akademi dışında, arkeologlar ve genetikçiler de genel olarak DNA'dan gerçekte ne öğrenebileceğimize dair yanlış anlamalarla savaşıyor.Irk ve etnik köken anlamlı sosyal kavramlar olsa da, genetikçiler ırk ve etnik kökenlerin biyolojik olarak anlamlı kategoriler olduğu konusundaki kalıcı düşünceleri ortadan kaldırdı.Makalenin yazarları medya röportajlarında etnik köken ve genetiğin aynı şey olmadığını ve verilerinin karmaşık bir dünyayı yansıttığını vurguladı. Yine de birçok arkeolog, genetik araştırmacıların kullandıkları dil konusunda daha dikkatli olmaları gerektiğine (özellikle kültürel etiketler söz konusu olduğunda) inanıyor.Kaynak;Smithsonian Mag