Son yazımda Wageningen’de eğitimin bir yılda 6 dönem olduğunu söylemiştim. 5'inci dönemim, nisan ayının son haftasında bitti. Bu hafta ise sınavlar vardı. Koca bir dönem (6 haftada) aldığım tek dersin sınavın girdim. Üniversite zamanında aldığım hiçbir dersin sınavı 3 saat sürmemişti. ÖSS, ALES, YDS ve değişik isimlerdeki sınavlardan bu süreye alışıktım. Ama bu seferki farklı idi.Benim aldığım kursun müfredatı on ayrı derse bölmüşlerdi. Derste teori ve uygulama kısmında ağırlıklı olan bilgisayar laboratuvarlarında alıştırmaları tamamladık. Siz sormadan söyleyeyim. İlk başta bana biraz zor geldi. Çünkü her gün teori-uygulama şeklinde derse devam etmek yorucuydu. Uygulamanın içeriğine göre aynı gün içinde teori ve uygulama yapıp, ertesi gün uygulamaya devam ettik. Üçüncü gün ise daha önceden belirlenmiş olan gruplar, alıştırmada çözdüğü soruları nasıl cevapladıklarını tartışmaya sundular. Ama insan işte bu yoğunluğa da alışıyor.
"Örnek sınav sorularının paylaşılması beni şaşırttı"
Bu arada dersi aldığım sınıfın kontenjanı 120 kişilikti. Bizimle beraber birkaç dersin öğrencisi ile okulun basketbol sahasında sınava girdik. Bu sınav öncesinde beni şaşırtan şöyle bir şey oldu; dersin hocaları örnek sınav sorularını paylaştılar ve bu soruları daha öncesinde çözüp tartışma gününe hazırlanmamızı istediler. Ben maalesef sorulara daha öncesinde bakamadım. Ama o gün, dersin hocaları 3 saat boyunca soruların cevaplarını bizimle birlikte tartıştılar. Benim için ilginç bir deneyim oldu. Bence ne tarz soru geleceğini bu şekilde tartışmak epey faydalı oldu diyebilirim. Tabii tüm alıştırmaları bilgisayarda yapıp sonra kâğıt üstünde sınava girmek de farklı bir deneyim idi.Diğer şaşırdığım bir şey ise hocaların sınavda gözetmenlik yapması oldu. Dersin uygulamasına gelen hiçbir asistan yoktu. "Acaba burada düzen böyle mi?" diye sordum. Burada da dersin asistanları sınavlarda gözetmenlik yapıyorlarmış.
"1 Mayıs Hollanda'da tatil değildi!"
Son bir aydır ülkede pek çok kutlama yapıldı; Paskalya Bayramı (21-22 Nisan), Kral Günü (Koningsday,ayrıca kralın doğum günü, 27 Nisan) ve son olarak Kurtuluş Günü (5 Mayıs, son yazımda bahsetmiştim detaylarını). Kralın doğum gününü kutlayan Hollanda’nın, 1 Mayıs’ı tatil değildi. Tatil demişken, yüksek lisans yaptığım dönemde okula gitmediğim herhangi bir bayram (Ramazan, Kurban) sanırım olmadı. Burada da pazartesi günü Paskalya Bayramı'nda okula gidince, alışkanlıkların insanı bırakmadığını farkettim. Dahası okulda yalnız değildim. Çoğu Çinli olmak üzere pek çok öğrenci gelmişti.Bizim binada üç bilim grubu ağırlıklı çalışıyor; Bitki, hayvan ve gıda. Deneyleri olanlara zaten pek bayram, tatil yoktur. Ama bizim binadaki, benim de içinde olduğum, hayvan bilimci grubu bilgisayar başında işlerini yürütüyor. Bunların da çoğu doktorasının son senesinde olan insanlardı. Kral Günü’nde şehir merkezlerinde pazarlar kuruluyor ve insanlar pek çok eşyalarını satıyorlar ya da nostaljik şeyler de olabiliyor. Ben de şehir merkezinde neler var diye bakınırken bir köşede kurulmuş bir masa dikkatimi çekti. Yakın zamanda tanıştığım bir Fas-Hollanda vatandaşı bir arkadaş kına dövmesi yapıyor ve bundan para kazanıyordu. Hatta ben yanına gittiğimde beraber ders aldığım bir arkadaşın da eline dövme yapıyordu. Ben ise klasik dövmeler yerine basit DNA sarmalı istedim.
"Hollanda'da herkes İngilizce biliyor"
Kalifiyeli insanlar için Hollanda’yı cazip kılan pek çok şey var. Bunların başını çeken şey ise herkesin İngilizce biliyor olması. Twitter’da bununla alakalı bir yazıya denk geldim geçenlerde. Brexit’ten sonra İngilizce bilenlerin Hollanda’ya kaydığını belirtiyordu. Otobüs şoföründen tutun, kuaförüne kadar pek çok Hollandalının İngilizce biliyor olması Hollandaca bilmeyen bizler için büyük avantaj. Konya’da yabancı arkadaşların nüfus müdürlüğüne gitmesi gerekiyordu. Türkçe bilmeseler sorunlarını anca yanında bir Türkün daha gelmesi ile çözebilirlerdi sanırım. Konya’da yüksek lisans yaparken bizim laboratuvara gelen pek çok yabancıya yanlarında eşlik etmiştim. Burada ise göçmen merkezine, bankaya hesap açtırmaya gittiğimde yanımda birinin gelmesine hiç ihtiyaç duymadım bile.Bu sırada asırlık üniversite Vrije Üniversitesi (Amsterdam) Hollanda Dili ve Edebiyatı bölümünü yeterince ilgi olmadığı için kapatıyor. Lisans ve yüksek lisans derslerinin çoğu neredeyse tamamen İngilizce dilinde veriliyor. Burada "acaba Hollandaca öğrenmeye başlasam mı?" diye konuştuğumda Hollandalı birkaç arkadaş, “zaten herkes İngilizce konuşuyor, hiç gerek yok başlamaya demişlerdi”. İngilizcenin ağırlığının Hollandacayı bastırmasından bazı Hollandalılar pek çok açıdan rahatsız olmaya başlamış bile.Ülkenin daha fazla yabancıyı çekiyor olması kira artışlarına neden oluyor. Üniversitelerin daha fazla öğrenci alıyor olması da öğrencilerin buraya geldiğinde kalacak yer bulmasını epey zorlaştırıyor. Hatta Wageningen’de okulun ilk açıldığı günler çadırda kalanlar oluyormuş.Dil meselesinde şöyle bir girişim de başlamış. 180’den fazla akademisyen İngilizcenin, Hollanda yükseköğrenimini ele geçirmesinden rahatsız olduklarını ve bunun artık durmasını belirttikleri bir dilekçeyi Hollanda parlamentosuna yazmışlar. Tabii üniversitelerde öğrenim dilinin İngilizce olması, Hollanda üniversitelerinin gelirine katkı sağlayan önemli bir faktör. Lisans veya yüksek lisans için harç ücreti 2017-2018 yılında kaydolan bir AB vatandaşına yıllık 2 bin Euro iken, AB vatandaşı olmayana ise yıllık 17 bin Euro (8,5 katı). Türkiye’de yabancı öğrencilerin ne kadar harç ödediğini merak ettim. ODTÜ’nün sayfasından T.C. uyruklu ve yabancı öğrencilerin ne kadar ödediğine erişebilirsiniz. T.C. uyruklu bir öğrenci yüksek lisans/doktora programı için yıllık 258 TL öderken, yabancı bir öğrenci ise neredeyse 6 katı bir ödeme yapıyor: bin 536 TL. Tüccar Hollandalıların yabancı öğrencilerden gelen bu gelir kaynağını bırakmamak için İngilizce öğrenimden vazgeçeceklerini sanmıyorum.
Wageningen'den kısa haberler
Geçen gün çalıştığım binanın avlusunda bir ördek anne ve yavrularını gördüm. Masaları bu avluya bakanlar ellerine telefonları alıp bu anne ve yavrularının yürüyüşlerini videoya aldı.[video width="720" height="1280" mp4="https://bilimma.com/haberler/wp-content/uploads/2019/05/ordek-ve-yavrulari.mp4"][/video]Wageningen Üniversitesi ve Araştırma Merkezi 2018 yılında, önceki senelere göre daha az sayıda deney hayvanı kullandığını bildirdi. 2017 senesine göre kıyaslandığında yüzde 20’lik bir düşüş gerçekleşmiş. Araştırma merkezi 2018 yılında 18 bin 204 hayvan kullanırken, üniversite tarafında ise 6 bin 80 adet hayvan kullanılmış.Muz yetiştiricilerinin karşılaştığı ciddi problemlerden biri de Panama hastalığı. Fernando Garcia-Bastidas muzda bu hastalığa direnç geninin tespit edilmesi üzerine olan doktora tez çalışmasınınsavunmasını 19 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirdi. Dr. Fernando, bu hastalığa dayanıklı muz çeşitlerigeliştirme çalışmalarına Keygene firmasında doktora sonrası araştırmacı olarak devam etmektedir.Dr. Fernando, özellikle İnstagram’ı çok aktif olarak kullanmakta ve burada yaptığı çalışmalar hakkındapaylaşımlar yapmaktadır. Kendisinden bir röportaj sözü de aldım. Önümüzdeki birkaç ay içinde Dr. Fernando ile bir röportaj da gerçekleştireceğim.
Bir gökkuşağı fotoğrafı
Geçen gün yürüyüşe çıktığımda bu gökkuşağını görmek beni çok mutlu etti. Çok iyi bir fotoğraf değil.Ama uzun zamandır benim gibi gökkuşağını görmeyenler için mutluluk verici bir andı.Kaynaklar
- Financial Times
- ODTÜ
- Resource No 16-18 April 2019 -13th Volume
- Fernando Garcia-Baptidas Doktora Tez Savunması Videosu: https://weblectures.wur.nl/P2G/Player/Player.aspx?id=ds4cLO