Güneşte hapşırma sizde de oluyor mu?

Güneşte hapşırma, ya da ışığa duyarlı hapşırma refleksi veya otozomal dominant zorlayıcı helyoflorometik patlama sendromu bunun sebebi. İsmi karmaşık görünse de binlerce yıllık bir sürecin basit ismi: ışığa bakınca hapşırmak.Temel olarak, karanlık bir alandan daha aydınlık bir yere gidilince veya güneşe direkt bakılınca refleks olarak hapşırılması durumu.

Aristo bir güneş hapşırıcısıydı!

İnsanlık güneşte hapşırma olayını en az birkaç bin yıldır biliyordu. Aristo muhtemelen bir güneş hapşırıcısıydı, çünkü problemler kitabında "Güneş neden hapşırtıyor?" diye sormuştu. Cevabı ise, burun içinde terlemeye neden olan güneş ışığıydı ve bu nemden kurtulmak için hapşırdığı şeklindeydi.Fakat, birkaç bin yıl sonra Sir Francis Bacon bunun mümkün olmadığını, gözlerini kapatıp güneşe döndüğünde herhangi bir ışık hapşırma refleksi deneyimlemediğini belirterek gösterdi. Bu sebeple açıklaması, gözün nemlenmesiydi. Sonra bu nemin bir kısmı burna giderek gıdıklanmaya sebep olup hapşırtıyordu. Elbette ki, bu teoride de sorunlar vardı, çünkü göz sulanması, ışık hapşırık refleksinden çok daha yavaş bir süreçtir. Dolayısıyla sebep bu olamayacaktır.Bir başka güneş hapşırıcısı olan Andrea James, bu hastalığa sahip olmanın evrimsel süreçte bir avantaj olduğunu savunuyor. Şöyle ki, hapşırma hastalığı iletmenin bir yoludur. Hapşırdıktan sonra çok sayıda tüberküloza neden olan yaşayan bakterileri veya boğaz ağrısı ya da kızamığa neden olan virüsleri, rubella ve influenza, yayıyor olabilirsiniz. Eğer nemli ve karanlık bir mağarada yaşıyorsanız, hapşırdığınızda bu, günlerce hayatta kalabilen patojenleri mağaranın tabanına veya duvarlarına yayabilirsiniz. Bu da hastalığın mağaranızda sizinle birlikte yaşayan diğer insanlara bulaşma ihtimalini artıracaktır. Siz çoktan hasta olduğunuz için sizi etkilemeyecektir.Oysa, güneşte hapşırma sayesinde mağaranın karanlığından uzaklaşıp, güneş ışığında hapşırırsanız, mukus hızla kuruyacak ve güneşin zararlı UV ışınlarına maruz kaldığında, bu ışınlar tüm patojenleri öldürecektir. Bu da hastalığın yayılma ihtimalini azaltacaktır.

Güneşte hapşırma 'nın Genetiği!

1960'lara kadar bazı çalışmalar, ışık hapşırık refleksinin kalıtsal yapısını ortaya koyuyordu. Güneşe çıktığında iki kere hapşıran bir baba vardı. Daha dört haftalık kızını test ettiklerinde, onu karanlık bir odadan güneş ışığına götürdüklerinde, onun da tam olarak iki kez hapşırdığı gözleniyordu.1980'lerde bu özelliğin otozomal dominant olduğu anlaşılıyordu. Bu da, bu özelliğe sahip olmak için ebeveynlerinizden bu genin yalnızca bir kopyasını almanız yeterli olacağı anlamına geliyor. Ama araştırmalara göre, insanların sadece %18-35'lik kısmı arasında bu özellik vardı. Yani her dört kişiden birini etkiliyor. Dolayısıyla, bu hastalığa sahip olmak evrimsel bir avantaj sağlamıyor demektir; aksi taktirde çoğunluk güneşte hapşırma durumuna sahip olurdu.Belki de bu, zaman içinde gerçekleşen bir rastgele mutasyonlardan biriydi ve evrimsel olarak herhangi iyi ya da kötü etkisi olmadığı için varlığını sürdürmüştü.Günümüzde, ışık hapşırık refleksinden sorumlu genin, ikinci kromozom üzerinde olduğu bulunmuştur. Bu, değişen tek bir DNA bazı, güneş hapşırıcılarının ikinci kromozomunda "C-sitozin" iken; sağlıklı olanlarda "T-timin" dir. Bunu ise 2010'da yapılmış olan bir çalışmadan biliyoruz.

wtffunfact.com, kimi insanlarda, otozomal dominant zorlayıcı helyoflorometik patlama sendromu denilen, güneşe bakılınca hapşırma refleksi vardır.

Bu çalışmada, 10 bin insan internet üzerinden güneş hapşırıcısı olup olmadıklarını belirttiler ve sonra onların DNA'ları analiz edildi. Grupların karşılaştırılması sonucunda, güneş hapşırıcılarının ortak noktası olan şey, DNA'larındaki bu tek harflik (nükleotit) değişiklikti.Bu değişimin, sizin fizyolojinizi nasıl etkilediği ve sizi güneş hapşırıklığı refleksine nasıl daha yatkın yaptığı tam olarak belli değil. Fakat, şu anki en iyi kuram; en büyük kafatası siniri olan "Trigeminal Siniri"ni gösteriyor. Bu sinir yüzünüzde, bütün hissettiklerinizi içeriyor ve isminden de anlaşılacağı üzere üç dala sahiptir. Bunlardan biri gözünüzden gelen uyarıları alırken diğer biri burnunuzdan gelen uyarıları alır. Yani, bu optik sinirlerin aktif olarak uyarımında, Maxillart dalından geçişinden dolayı sizi biraz gıdıklayıp hapşırmanıza neden olur.Bu metodoloji çok sayıda insanı ve genotipini inceleyerek, farklı kalıtsal özellikler ve hastalıklar hakkında çok şey öğrenmemizi sağlayabilir.