Altıncı kitlesel yok oluş büyük bir hızla yaklaşıyor. Bu korkutucu ama gerçek. 65 milyon yıl önce dinozorların kaybından bu yana, türlerin yok oluşunun en kötü dönemini yaşıyoruz. Biyoçeşitlilik hızla azalıyor ve korkunç bir gelecek bizi bekliyor olabilir. Çünkü tüm türlerin yüzde 30 ila 50'si yüzyılın ortalarına kadar yok olmaya doğru gidiyor.

Asteroid çarpmaları, volkanik patlamalar ve doğal iklim değişimleri gibi olayların neden olduğu geçmiş kitlesel yok oluşların aksine, mevcut kriz neredeyse tamamen insanlardan kaynaklanıyor. Aslında, şu anda tehdit altındaki türlerin yüzde 99'u, başta habitat kaybına neden olan egzotik türlerin tanıtılması gibi nedenlerle risk altında bulunuyor. Ayrıca insan faaliyetlerinin yol açtığı küresel ısınma nedeniyle türler büyük bir risk altında. Biyosferimizdeki değişim oranının artışı ve her türün potansiyel olarak diğer türlerin karmaşık bir ekolojik ağda yer almasına sebep olmasıyla, gelecek yıllarda ekosistemlerin çözülmesi ve türlerin yok olması muhtemel görünüyor.

Altıncı Kitlesel Yok Oluş

Tür çeşitliliği, ekosistemin direncini ve ekolojik topluluklara baskıya dayanmaları gereken alanı sağlar. Bu nedenle çevreciler, çabalarını haklı bir şekilde, yağmur ormanları ve mercan resifleri gibi tür bakımından zengin ekosistemler üzerine yoğun bir şekilde odaklarken, kaybedecekleri çok fazla şey bulunuyor. Örneğin, biyolojik çeşitliliği korumak için kapsamlı bir stratejinin de otlaklar, tundralar ve kutup denizleri gibi daha az tür içeren habitat türlerini içermesi gerekiyor. Herhangi bir kayıp geri dönüşü olmayan şekilde yıkıcı olabilir. Nesil tükenmesi konusundaki endişeler küresel olarak kaybedilen türlere odaklanırken, biyoçeşitliliğin faydalarının çoğu yerel düzeyde gerçekleşmekte ve yerel popülasyonları korumak, bir türün uzun süreli yaşamı için kritik genetik çeşitliliği sağlamanın tek yoludur.

Geçtiğimiz 500 yılda, Batı Virginia ve Arizona Merriam'daki geyiklerden bizonlara, Rocky Dağları çekirgesine, gezgin güvercinden Porto Riko'daki Culebra papağanına kadar nesli tükenen yaklaşık 1000 türden fazla canlının olduğunu biliyoruz. Şu anda hiç kimse kaç türün neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu tam olarak bilmiyor. Bilim insanı David Wilcove, ABD florasının ve faunasının yüzde 7 ila 18'inin (14 bin ila 35 bin tür) neslinin tükenmeye gittiğini tahmin ediyor. IUCN (Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği), tanımlanmış türlerin kabaca yüzde 3'ünü değerlendirdi ve dünya çapında 16 bin 928 türün neslinin tükenme tehdidi altında olduğunu belirledi. Net şekilde bilinen tek şey; önümüzdeki yıllarda, binlerce türün Altıncı Kitlesel Yok Oluş sebebiyle sonsuza dek ortadan kaybolma riski.

Amfibiler

Hiçbir hayvan grubunun, amfibi hayvanlardan daha büyük bir tehlike oranı bulunmuyor. Bilim insanları, kabaca 6 bin 300 bilinen amfibi türünün üçte biri veya daha fazlasının neslinin tükenme riski altında olduğunu tahmin ediyor. Mevcut amfibi tükenme oranı, arka plan yok olma oranının 25,039 ila 45,474 katı arasında. Kurbağalar, kara kurbağaları ve semenderler habitat kaybı, su ve hava kirliliği, iklim değişikliği, ultraviyole ışığa maruz kalma, egzotik türler ve hastalık nedeniyle yok oluyor.

Kuşlar

Sunbird (beyaz karınlı), Hermanus.

Kuşlar, gezegendeki hemen hemen her habitatta yaşar. Bu nedenle kuşlar, biyosferde meydana gelen değişiklikleri takip etmek için önemli köşetaşları olarak sayılır. Tüm habitatların çoğunda kuş nüfusunun azalması, insan faaliyetlerine yanıt olarak gezegenimizde köklü değişiklikler yaşandığını doğrulamaktadır. ABD'de kuşların durumuna ilişkin 2009 tarihli raporda, ülkede 800 türün 251'inin (yüzde 31'i) korumaya ihtiyacı olduğu anlaşıldı. BirdLife International, küresel çapta bilinen 9 bin 865 kuş türünün yüzde 12'sinin şu anda tehdit altında olduğunu, 192 türün (yüzde 2'sinin) ise vahşi yaşamda “yüksek tükenme riski” ile karşı karşıya olduğunu açıkladı. Habitat kaybı ve bozulmasının yanısıra, istilacı türler ve koleksiyoncuların kuşları yakalaması da kuşların azalmasına yol açıyor. Yani altıncı kitlesel yok oluş sürecinde dramatik etkilenecek pek çok kuş türü olacak.

Balıklar

Suya olan talebin artması, dünyanın dört bir yanındaki nehirlere set çekilmesi, çeşitli kimyasalların boşaltılması ve istilacı türler, su ekosistemlerini gezegen üzerinde en çok tehdit edilenlerden biri haline getirdi. Hem tatlı su hem de deniz ortamlarında nesli tükenmekte olan birçok balık türü olması şaşırtıcı değil. Amerikan Balıkçılık Derneği, Kuzey Amerika'da 700 çeşit tatlı su veya anadrom balık türünün, kıtadaki tüm bu balıkların yüzde 39'unu oluşturduğunu tespit etti. Kuzey Amerika deniz sularında en az 82 balık türü tükenme riski taşıyor. IUCN'nin 2010 yılı raporuna göre, tüm dünyadaki bin 851 balık türünün (değerlendirilen tüm balık türlerinin yüzde 21'i) nesli tükenme tehlikesi taşıyor.

Omurgasızlar

Omurgasızlar, kelebeklerden yumuşakçalara, solucanlara ve mercanlara kadar çok çeşitlidir. Kaç tür omurgasız olduğu bilinmese de dünyadaki toplam hayvan türünün yaklaşık yüzde 97'sini oluşturduğu tahmin ediliyor. IUCN, bilinen 1,3 milyon omurgasız türünden yaklaşık 9 bin 526 türü inceledi ve yüzde 30'unun risk altında olduğunu açıkladı.

Tatlı su omurgasızları, su kirliliği, yeraltı suyu çekilmesi ve su projeleri nedeniyle ciddi şekilde tehdit altında. Çok sayıda omurgasızın ise, özellikle de tropik yağmur ormanları başta olmak üzere ormansızlaşma sebebiyle nesli tükeniyor. Mercan resiflerinin üçte birinin tehdit altında olduğu da bilinen bir gerçek.

Memeliler

Belki de bu nesli tükenme krizinin en çarpıcı unsurlarından biri, en yakın akrabalarımızın çoğunluğunun yani primatların ciddi şekilde tehlikeye atılmış olmasıdır. Primatların yaklaşık yüzde 90'ı (lemurlar, galagogiller, makiler ve maymunlar -aynı zamanda insanlar- ) hızla kaybolan tropik ormanlarda yaşıyor. IUCN, primat türlerinin neredeyse yüzde 50'sinin neslinin tükenme tehlikesinde olduğunu tahmin ediyor.

Genel olarak, IUCN, dünyadaki bilinen 5 bin 491 memelinin yarısının nüfusunun azaldığını ve beşte birinin (1.131 memelinin) yok olma riski altında olduğunu değerlendiriyor. Primatlara ek olarak, deniz memelileri (çeşitli balina türleri, yunuslar ve musurgiller de dahil olmak üzere) yok oluyor.

Bitkiler

Fotosentez yoluyla, bitkiler soluduğumuz oksijeni ve besinlerimizi sağlar. Böylece bitkiler, yaşamın temelidir denilebilir. Ayrıca bugün kullanılan ilaçların çoğunluğunun da kaynağıdır. Bilinen 300 binden fazla bitki türünün arasında IUCN, yalnızca 12 bin 914 türü değerlendirerek, bitki türlerinin yaklaşık yüzde 68'inin neslinin risk altında olduğunu tespit etti. Hayvanların aksine, bitkiler kendi habitatları tahrip edildiklerinde kolayca hareket edemez, bu da onları yok oluşa karşı savunmasız yapar. Nitekim, bir araştırma baskın görünen bitkilerin zamanla kaybolacağını çünkü yeni habitatlara dağılamadıklarını belirledi. Küresel ısınmanın bu sorunu büyük ölçüde kötüleştirmesi muhtemel görünüyor. Bilim insanları, ısınmanın dünyadaki bitkilerin çeşitliliği ve dağılımında hızlı ve çarpıcı değişikliklere neden olduğunu söylüyor. Ekosistemlerin bel kemiğini ve besin zincirinin tabanını oluşturan bitkiler ve onlara bağlı olan tüm türler için bu çok kötü bir haber.

Sürüngenler

Değerlendirmeye alınan dünyadaki toplam sürüngenlerin yüzde 21'i, IUCN tarafından nesli tükenmeye karşı tehlikede olarak kabul ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde 32 sürüngen türü (toplamın yaklaşık yüzde 9'u) risk altında. Ada sürüngenleri en büyük risk grubunda bulunuyor. 1600'den beri en az 28 ada sürüngeni türü yok oldu. Ancak bilim insanları ada sürüngenlerinin neslinin ana karalara süründüğünü söylüyor. Sürüngenlere yönelik asıl tehdit, habitat tahribatı ve sürüngenleri avlayan, habitat ve yiyecek için onlarla rekabet eden, doğal olmayan türlerin istila edilmesidir.

Altıncı Kitlesel Yok Oluş için Zaman daralıyor

Bu sembol, Altıncı Kitlesel Yok Oluş ve neslin tükenmesini temsil ediyor. Çember, gezegeni simgelerken, çemberin içindeki kum saati birçok tür için zamanın hızla tükenmekte olduğunu belirten bir uyarı niteliğinde.

Dünya şu anda kitlesel yok oluşa gidiyor ve bu sembol, krizi ele almak, acil ihtiyaç değişikliği konusunda farkındalık yaratmaya yardımcı olmak için tasarlandı.

Bilim insanlarının Holosen veya Altıncı Kitlesel Yokoluş adını verdiği bu dönemde, tahminlere göre her yıl 30 bin ila 140 bin arasında türün nesli tükenmekte. Bu devam etmekte olan yıkım sürecine insan faaliyetinin etkisi neden olmaktadır.

Önümüzdeki 40-50 yıl içinde, şu anda var olan tüm türlerin yaklaşık yüzde 50'sinin nesli tükenmiş olacak gibi görünüyor. Böyle felaket bir biyoçeşitlilik kaybı, yaygın ekosistemin çökmesine ve dolayısıyla gezegenimizin insanlar için artık uygun olmamasına neden olabilir.

Kaynaklar;

Extinction Symbol

Center for Biological Diversity