Denizlerde mikroplastik kirliliği ve atık sorunu her geçen gün hem deniz canlılarının sağlığını hem de bizleri tehdit etmeye devam ediyor. Türkiye denizlerinde ve tatlı sularında yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin varlığının artışına işaret ediyor. Deniz biyoloğu Doçent Dr. Sedat Gündoğdu, mikroplastik, atık ve plastik kullanımına bağlı olarak artan çöp tehlikesini anlattı. Deniz biyoloğu Doç.Dr. Sedat Gündoğdu ile "denizlerde mikroplastiklerin durumu" konulu bir söyleşi yaptık. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde çalışmalarını sürdüren Doç. Dr. Gündoğdu'nun araştırma konularının başında deniz biyolojisi ve denizlerde plastik kirliliği geliyor. Doç. Dr. Gündoğdu, söyleşide sorumuz üzerine, ülkemizdeki en kirli olarak nitelenebilecek kıyıların ve suların doğu Akdeniz bölgesi olduğunu söyledi. Doç. Dr. Gündoğdu, Türkiye'deki koruma alanlarının ise çoğunlukla sadece kağıt üzerinde korunduğunu vurgulayarak, bu alanlarda bile kirliliğin yoğun olduğunu belirtti.Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, ilk olarak mikroplastiklerin ne olduğunu açıkladı. Gündoğdu, mikroplastiklerin kaynağını, "Küresel plastik üretimi yıllık 350 milyon tonu aşmakta ve her yıl yüzde 4 oranında artacağı tahmin edilmektedir. Plastik üretimindeki bu artış ile birlikte plastiklerin çevreye olan olumsuz etkisi de aynı oranda büyümekte. Bu durum tatlı su ve deniz habitatları dâhil olmak üzere, çeşitli ortamlarda plastik çöp birikimine neden oluyor. Biriken bu çöpler nehirler, tarımsal sulama, atık su arıtma tesislerinin (WWTP) deşarj suları, yoğun yağmurlar, seller ve rüzgâr gibi yollarla denizlere kadar taşınıyor. Çeşitli yollarla üretildikleri ortamdan başka ortamlara taşınan plastik çöpler, zaman içerisinde çeşitli faktörler yardımıyla parçalanarak 5 mm’den daha küçük boyutlu olan mikroplastiklere (MP) dönüşmektedir (ikincil MP)." şeklinde anlattı.Ardından Doç. Dr. Gündoğdu, mikroplastiklerin tanımına devam etti: "Ayrıca, mikroplastikler direkt olarak da üretilebilmekte (biricil MP). Her iki tür mikroplastikler de sucul ve karasal ortamları önemli ölçüde kirletmektedir. İkincil MP’ler daha büyük plastiklerin parçalanmasıyla oluşur. Bunun yanında geri dönüşüm esnasında da yetersiz ve etkisiz tesis yönetiminden kaynaklı olarak önemli oranda mikroplastik oluşarak sucul ve karasal ortama karışmakta. Ayrıca tekstil kaynaklı ciddi bir mikroplastik salımı da özellikle çamaşır yıkama faaliyetlerinden dolayı direkt olarak doğaya karışabiliyor. Birincil mikroplastikler ise daha çok kişisel bakım ve temizlik ürünlerine katılmak üzere doğrudan üretilen MP’ler. Ayrıca günlük kullanımdaki plastiklerin yapımında kullanılan ham plastik peletler de birincil MP’lerdir ve onlar da yine plastik üretim tesislerinden doğaya karışıyor."

Hormonal bozukluklardan kansere plastiklerin canlılara zararları

<em>Foto; <a href=

Mikroplastik">Mikroplastiklerin tanımını yaptıktan ve kaynağını açıkladıktan sonra, Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ile söyleşimiz diğer sorularla devam etti.Mariana Çukuru'ndan kutuplara kadar her yerde karşımıza çıkan bu mikroplastikler en uç noktalara bile nasıl ulaşıyor?Doç. Dr. Sedat Gündoğdu: "MP’ler her türlü ortamda üretilebildiği için (ev içerisindeki eşyalardan, tarladaki sera faaliyetine, araç lastiklerinden, çöp depolama sahalarına kadar) her türlü ortama da rüzgar ve diğer çevresel faktörler yardımıyla taşınabiliyor. Hafif olmaları taşınmalarını kolaylaştırmakta, yoğunluklarına bağlı olarak da deniz diplerine kadar ulaşabilmelerine neden olmaktadır. İşte hiç insan aktivitesi olmayan kutuplar ve Himalayaların yüksek tepelerinde ya da Pirenelerde bile MP’lerle bu yüzden karşılaşmaktayız. Ayrıca deniz akıntıları dikey karışımları da bu MP’leri dünyanın en derin noktalarına kadar taşıyabiliyor."Mikroplastiklerin zararları neler? Halk sağlığı ve deniz canlıları açısından. Doç. Dr. Sedat Gündoğdu: "Canlıların MP’e maruz kalma durumlarında ortaya çıkan etkiler iki grup altında toplanabilir. Bunlardan birincisi fiziksel, diğeri ise kimyasal etki. Fiziksel etki, yutulan MP’iğin boyutuyla ilişkili olarak değişebilirken kimyasal etki boyuttan çok partikülün içeriğindeki eklenti maddelerinin salınması ya da ayrılması sonucu meydana gelebiliyor. Fiziksel etkilerin başında, sindirim sisteminin görece daha büyük partiküllerden kaynaklı olarak tıkanması geliyor. Bunun yanında 130 µm’ye (mikrometre) kadar olan partiküllerin bağırsak tabakasından emilebildiğini ve bunların da farklı organlarda birikim yapabileceği ileri sürülüyor. Kimyasal etki ise fiziksel etkiye göre daha olası. Plastikler, mono veya oligomerik yapı taşlarının farklı tekniklerle ve kimyasal reaksiyonlarla düzenlenerek polimer zincirler haline gelmesiyle oluşturulan malzemelerdir. Günümüzde, piyasada gördüğümüz farklı özelliklere sahip pek çok plastiğin üretilmesinde farklı dolgu maddeleri, alev geciktiriciler, antioksidanlar, plastikleştiriciler ve renklendiriciler de dahil olmak üzere çok çeşitli katkı maddeleri kullanılıyor. Her ne kadar yaygın olarak kullanılan polietilen (PE) ve polipropilen (PP) gibi plastikler parçacık halinde genellikle biyolojik olarak ilgisiz (inert) olsa da, bunların son kullanıcıya ulaşıncaya kadar geçen sürede kullanılan bazı monomerlerin ve oligomerlerin, kullanım sırasında sızma yapabildiği ve daha sonra da bunları yutmak zorunda kalan canlılara bulaşabildiği tespit edildi. Bunun yanında ortamdaki diğer kirleticileri de bünyelerine adeta mıknatıs gibi ekme potansiyeli olan MP’ler Truva Atı etkisiyle bu kirleticileri ona maruz kalan canlılara taşıyabiliyor. İşte bu kirleticiler ve plastik eklenti maddeleri (BPA, BPS, fitalatlar, PFAS vb.) maruz kalan canlılarda hormon bozuculuk, kanserojenlik gibi birçok zararlı etkiye sahip olabiliyor."

Plastik kullanımını azaltarak mikroplastik sorununu ve çöpleri azaltabilmek mümkün

<em>Foto; Mikroplastik</em>

Plastik kullanımı nasıl azaltılabilir ve mikroplastiklerin önüne nasıl geçebiliriz? Kullandığımız çoğu ürün plastikten oluşuyor ya da ambalajı plastik. Neden plastik kullanımı bu kadar yaygınlaştı ve zararları bilinmesine karşın neden halen çok tercih ediliyor?Doç. Dr. Sedat Gündoğdu: "Plastikler 1950’lerde yaygın olarak üretilmeye başlandığında çoğunlukla endüstriyel/teknolojik amaçlı kullanım için üretiliyordu. Ne zaman ki gündelik yaşam için de kullanılabilecek formları (poşet, pet şişe vb) üretilmeye başlandı işte o zaman hızlıca hayatımızın her alanına girdi. Çünkü ucuz, hafif ve dayanıklıydı. Üstelik gündelik hayatı da kolaylaştırıyordu. Kırılmıyordu, kolay kolay yırtılmıyordu ve bir de tek kullanımlıktı. Bir de buna algı yönetimini de ekleyin. Üreticiler plastiğin zararsız olduğunu hatta çevre kirliliğine de aslında plastiğin değil kullanıcıların onu kullanmasını bilmemesinin neden olduğunu pompalamaya başladı. Zamanla tüm piyasayı rekabet gücünün yüksekliğinden dolayı işgal etti ve beraberinde de bizim tüketim alışkanlıklarımızı şekillendirdi. Artık her yerde plastik var ve kurtulmak imkansızmış gibi görünüyor ama aslında öyle değil, özellikle çoğunluğunu tek kullanımlık plastiklerin oluşturduğu bu plastik işgalinin önemli bir kısmını halledebiliriz. Örneğin, plastik ambalajların çok kullanımlık hale getirilmesi, depozito uygulaması ve aşırı plastik paketlemenin yasalar ve yaptırımlarla kontrol altına alınması, tek kullanımlık plastik tabak, çatal bardak ve poşet gibi plastiklerin toptan yasaklanması alınması mümkün ve etkisi minimum uygulamalar. Bunları yaparak önümüzdeki yıllar için plastiği kısa orta ve uzun vadede çöp sorunu içerisinde ilk sırada olmaktan kurtarabiliriz. Yani mesele çöpü çöpe atmak yada atmamak değil. Mesele bu kadar çok çöpü üretecek bir tüketim alışkanlığımızın olması ve bunu besleyen üretim ve tedarik zincirinde."Türkiye denizlerinde mikroplastiklerin durumu nedir? En “kirli” olarak tanımlayabileceğimiz deniz hangisi ve neden kirlilik daha yoğun orada? Doç. Dr. Sedat Gündoğdu: "Türkiye denizlerinde mikroplastik kirliliğine dair bilgilerimiz her geçen gün biraz daha artıyor. Gerçekleştirilen çalışmaları değerlendirdiğimizde en kirli kıyıların ve suların doğu Akdeniz kıyılarımız olduğu anlaşılıyor. Özellikle, İskenderun ve Mersin Körfezleri ile Samandağ, Dörtyol ve Karataş kıyıları mikroplastikler açısından en kirli sahil bölgeleri. Bununla beraber özellikle Datça kıyılarında yapılan bir çalışma da ciddi mikroplastik kirliliği olduğunu rapor ediyor. Benzer şekilde Sinop Sarıkum, Marmara denizinin özellikle Küçükçekmece ve Büyükçekmece açıkları, boğazın Haliç kısmı, Rize ve Trabzon kıyıları da sırayla önemli düzeyde kirlilik barındırıyor. Doğu Akdeniz kıyılarımızın en yoğun kirliliğe sahip olmasının iki temel nedeni var; ilki Seyhan ve Ceyhan nehirleri, diğer bir neden de diğer Doğu Akdeniz ülkelerinin (Mısır, Lübnan, Suriye, Kıbrıs) denizlere boşalttığı çöplerin bizim kıyılarımıza kadar varması. Seyhan ve Ceyhan nehri Akdeniz'i en fazla kirleten nehirlerden ikisi. Bu da haliyle bölgenin kirlilik düzeyini önemli düzeyde arttırıyor."

Koruma alanları yeterince korunmuyor!

<em>Foto; Mikroplastik</em>

Koruma alanlarındaki mikroplastik atık durumu nasıl? Caretta caretta koruma alanları gibi. Doç. Dr. Sedat Gündoğdu: "Öncelikle Türkiye’deki koruma alanlarının çoğunlukla kağıt üstünde korunduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü örneğin Akyatan gibi bir hem Ramsar hem de Yaban Hayat Geliştirme Alanı olan bir bölgede günün her saati tüfek sesi duymamız mümkün. Aynı bölgenin çevresi tarımsal amaçlı olarak kullanılıp alana terk edilen sera poşeti, sulama boruları, ilaç kutuları da dahil tonlarca çöp ile dolu. Dolayısıyla Doğu Akdeniz için konuşacak olursam korunan alanların kirlilik açısından ciddi risk altında olduğunu söyleyebilirim. Bizim 2018 ve 2019’da yaptığımız çalışmalarda yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas) için önemli yuvalama alanları olan Samandağ ve Akyatan sahillerinin mikroplastik kirliliğinden dolayı adeta ezildiğini gördük. Öyle ki Samandağ sahilinde mikroplastik miktarı sayılamayacak kadar fazla. Benzer şekilde Caretta caretta’lar için önemli bir yuvalama alanı olan Mersin kıyıları da yine ciddi mikroplastik kirliliğine sahip. Zaten Caretta caretta’ların yuvalama alanlarında traktörle bile çalışma yapmanın serbest olduğunu medyaya yansıyan haberlerden görüyorduk. Dolayısıyla koruma alanları kavramının kağıt üstünde kaldığını belirtmekte fayda var."Başlattığınız “Tek kullanımlık korona çöpü gördüm” projesini anlatır mısınız?Doç. Dr. Sedat Gündoğdu: "Tek Kullanımlık Korona Çöpü Gördüm girişimi yaklaşık 6 aydır başlattığım bir girişim. Amacım bu çöplerin dağılımını ve en çok atıldığı ve biriktiği yerleri belirlemek. Böylelikle ilgili yerel yönetimlere bu konuda bir tavsiyede bulunabiliriz. Ancak yeteri katılımcıya henüz ulaşamadığımız bir girişim. Bunun ilk nedeni yaygınlaştıramamam. Çünkü sosyal medya üzerinden duyuruyorum ve ilgili kişiler dışındaki insanlar pek ulaşamıyorum. Bunun yanında insanların bu durumu öncelik haline getirmeleri biraz zor. Bu sebeple bu çalışmayı pandemi süresince sürdürmeyi planlıyorum. Eğer ki yeterli veri elde edebilirsem ara ara da harita üzerinden görsel şeklinde paylaşmak istiyorum. Nitekim daha önce Twitter üzerinden paylaştım bir kısmını Ancak dediğim gibi henüz istenilen düzeyde bir katılım yok maalesef."Konu hakkında;Mikroplastik sorunu ve konuya ilişkin çalışmalar için Mikroplastik sitesinden daha fazla bilgi edinebilirsiniz.