Çernobil felaketi, 26 Nisan 1986'da Ukrayna'nın Çernobil Nükleer Santrali'nde yapılan bir deney esnasında meydana gelen nükleer kazadır. Kazadan sonra Pripyat şehrindeki insanlar tahliye edildi. Bölgede 900 yıl kadar kimsenin yaşayamayacağı öngörülüyordu. Çernobil, adeta nükleer felaketin ve radyasyon zehirlenmesinin simgesi oldu.
Patlamadan çevre de etkilendi. “Kızıl Orman” nükleer santrallere en yakın olanıydı ve yüksek radyasyon dalgalarına maruz kaldı. Ormandaki ağaçların neredeyse tümü yok oldu veya yaprakları kırmızıya döndü. Bu sebeple adına Kızıl Orman deniliyor. Bir avuç hayvan dışında hepsi öldü ve kurtulanların hepsi yüksek doz radyasyon almıştı. Çoğu bilim insanı, bölgenin yüzyıllar boyunca “çöl” olarak kalacağına inanıyor ve vahşi yaşamın olmayacağını düşünüyordu.
Ancak kazadan 33 yıl sonra, tahliye bölgesi hayvan türleri için gelişen bir habitat oldu. Ağır radyoaktif dalgalara maruz kalmış olan bölge, beklentilere meydan okuyarak vahşi yaşam merkezi haline geldi. Şimdi bölgeye bizon, kahverengi ayılar, vaşaklar, atlar ve sayısız kuşlar dahil olmak üzere 200'den fazla tür katıldı. Radyasyona rağmen, insan aktivitesinin olmaması gelişen bir ekosistemi teşvik etmek için yeterliydi.
İngiltere Ekoloji ve Hidroloji Merkezi'nde çalışan Nick Beresford'un yönettiği TREE (TRansfer-Exposure-Effects) projesi, tahliye bölgesine 42 hareketli kamera kurdu. Proje, yıllardır çevrede bulunan hayvanları izliyor. Kameralar, bölgede ayı, bizon, kurt ve vaşak gibi büyük memelilere dair kanıtları yakaladı. Beresford, “CEZ (Çernobil Tahliye Bölgesi), Avrupa bizonu için serbest yaşam alanı kurulabilecek en iyi bölge olabilir.” diyor.
Tahliye bölgesinde amfibileri inceleyen bir başka araştırmacı Germán Orizaola, mevcut radyasyon seviyelerinin Çernobil çevresindeki hayvanlar ve bitkiler üzerindeki etkisinin nispeten az görüldüğünü söyledi. Orizaola, “Çernobil amfibileri üzerine yaptığımız çalışmalarımızda, tahliye bölgesi boyunca bol miktarda popülasyon tespit ettik. Ayrıca, radyasyona uyum sağlayabilen tepkileri temsil edebilecek işaretler de bulduk. Örneğin, tahliye alanı içindeki kurbağalar, dışarıda yaşayan kurbağalardan daha koyu renktedir. Bu, radyasyona karşı olası bir savunmadır.” açıklamasını yaptı.
Ancak her canlı radyasyona adaptasyon sağlayamıyor. Böcekler bölgede daha kısa bir ömre sahip olma eğiliminde. Bazı kuşların ise albinizm ya da fiziksel sakatlıklara yakalandıkları gözlemleniyor.
İnsan etkisinin olmaması türler için büyük bir ekosistemi oluşturdu
Radyasyon halen gerçek bir tehdittir. Çernobil kazası, bölgeye Hiroşima patlamasından 400 kat daha fazla radyasyon sızdırdı. Şimdi araştırmacılar, kazanın ardından gelişen vahşi doğanın gelecekteki çalışmalarda kullanılması gerektiğini söylüyor.
Çernobil çevresindeki türlerin artış göstermesi üzerine araştırmacılar birkaç teori üretti. Bunlardan ilki, hayvanların radyasyona beklenenden daha dayanıklı olmaları veya beklenenden çok daha hızlı adaptasyon geliştirmeleridir. Bir diğer önemli teori ise, basitçe söylemek gerekirse Çernobil'i farklı kılan, radyasyonun varlığı ve insanların yokluğudur. Bölgede insanlar tarafından yaratılan çevresel baskı, hayvanlar için nükleer bir patlamadan daha büyük olabilir. Bu, dünya üzerinde ne tür bir etki yarattığımızı ortaya koyuyor.
Şimdi bölgeye ne olacağı tam olarak belli değil. Halen radyasyon açısından kirli bir bölge ama son yıllarda Çernobil'e olan ilgi arttı. Bilim insanları kaza bölgesini araştırmaya büyük ilgi duyuyor. Çünkü doğal bir laboratuvar görevi görüyor. Şehir aynı zamanda turistik gezilere de ev sahipliği yapıyor. Resmi olarak, yaklaşık 70 bin turist sadece 2018'de bölgeyi ziyaret etse de, gerçek rakam muhtemelen daha yüksek. Bölgede güneş paneli alanı geliştirmenin yanı sıra ormancılığı genişletme planları da var.
Kaynak; ZME Science