Türkiye’de endemik türlerdeki kuşları fotoğraflayan, doğa fotoğrafçılığına başka bir pencere aralayan Alper Tüydeş, merak edilenleri Bilimma’ya anlattı.Türkiye’de doğa fotoğrafçısı olarak özellikle kuşların fotoğraflarını çeken Alper Tüydeş, Bilimma’nın sorularını cevapladı. Tüydeş, 2000 yılından beri fotoğraf çektiğini ancak 2011 yılında özel olarak doğa ve yaban hayatına yöneldiğini söyledi. Çocukluğundan beri hayvanlara ve doğaya merakının olduğunu anlatan Tüydeş, en sevdiği çizgi filmin “Uçan Kaz” olduğunu kaydetti. İlerleyen hayatında dönem ödevlerini hep hayvanlar, özellikle de kuşlar üzerinden aldığını belirten Tüydeş, “Ama ben şöyle özetliyorum; resim çizme yeteneğim vardı ve seviyordum. Hayvanlara da ilgim vardı. Ben bu sayede şimdi sanatsal yanımla tutkulu olduğum yanı bir araya getirdim. Sanırım en doğrusu bu” ifadelerini kullandı.
Yaren Leylek ve Adem Amca
Geçtiğimiz günlerde, sosyal medyada doğaseverlerin ilgisini çeken ve maskot haline gelen Yaren Leylek ve Adem amcayla tanışmasını anlatan Tüydeş, şöyle konuştu:“Yaren Leylek hikâyesini kendim buldum aslında. Çünkü o hikâye köy kahvesinde çıktı. Yaşadığım şehrinde aşığıyım. Bu şehre değer katacak, geçmişini ve başlıklarını didiklemeyi, araştırmayı seviyorum. Bunu da en çok köy kahvelerinde sohbet aralarında araştırıyorum. Oralarda yazılı olmayan bilgiler var. Tarihe geçmemiş anılar, hatıralar var. Adem amca ile öyle bir ortamda bu niyetle yaptığım sohbetlerden birinde tanıştık ve hikayeyi öğrendim. Bunda gazetecilik yanımın yanı sıra yaşadığım şehre olan tutkum da etken oldu aslında.”Çektiği kuşların lokasyonunu nasıl bulduğu, kuşların peşine nasıl düştüğü konusunda kullandığı üç yöntemin olduğunu dile getiren Tüydeş, “Birincisi dünyada yaygın kullanılan web sitelerinin veri tabanı üzerinde o bölgede kaydedilmiş kuşlara ve onlara dair istatiksel verilere bakabiliyorum. E-bird tüm dünya üzerinde bu verileri sunan en iyi platform” dedi. Bunun yanında o şehrin kuşçularına mutlaka danıştığını vurgulayan Tüydeş, üçüncü olarak harita okumalarına önem verdiğini ifade etti. Yükseltileri, dere yataklarını, korulukları veya bataklıkları harita üzerinden keşfetmeyi denediğine değinen Tüydeş, bu metodu mecbur kaldığında kullandığını ileri sürdü.
Sosyal Medyada Farkındalık Yaratmaya Devam Ediyor
Sosyal medyada takipçilerine doğayı ve kuşları anlatan Tüydeş, takipçilerine önce çevrelerinde görebileceği türleri anlattığını söyledi. Buna örnek olarak, Büyük Baştankara ve Kızıl Gerdan kuşlarını veren Tüydeş, bahçe ve parklarda bile görülebilecek türleri anlatarak sosyal medyada farkındalık kazandırmaya çalıştığını, ardından ilgili takipçileriyle orta seviyelere geldiğini anlattı. Tüydeş, insanlara kuşları tanıtma konusunda düşüncelerini şöyle aktardı:“Önce kuşun fiziksel özellikleriyle diğerlerinden ayrılabilecek özelliklerini anlatıp ayrımı kolay kuşlarla başladım ki onlar tanıyabildiklerini fark ettiklerinde bir daha işin içine girmiş oluyorlar zaten. Sonrası dürbün hatta fotoğraf makinesi olabiliyor.”
“Çekiyorsun da ne oluyor?”
Toplumda kuşları fotoğraflamanın ilginç karşılandığını anlatan Tüydeş, “En çok karşılaştığımı soru; çekiyorsun da ne oluyor diyorlar. Koleksiyon yapıyorum diyorum ben de. Genelde kırsal kesimde yaşayan insanlar bizleri defineci sanıyorlar. Bazen jandarmaya şikâyet ediyorlar ama çok geçmeden kendimizi ifade edince şüpheleri gidiyor” dedi.Paylaşılan endemik türler hakkında toplumun bilinçlenmesi ve bu türlere zarar verilmeden yaşam alanlarına müdahale edilmemesi konusuna dikkat çeken Tüydeş, “Bir şeyi saklayarak koruyamayız. Ve sakladıkça kötü insanların oraya deyim yerindeyse çökmesine kolaylık sağlamış oluruz. Ben şuna inanıyorum bilen kişi sayısı kötü insanlardan fazla olmalı” ifadelerine yer verdi.Tüydeş, endemik türlerdeki hayvanlara zarar verilmemesi, bu konuda bilinçlendirme yapılması gerektiğine değindi. Tüydeş, “Maalesef doğru bildiğimiz yanlışlar var. Yanlış bildiğimiz doğruların olduğu gibi. Ben bu yüzden bir nesli bu anlamda gözden çıkardım. Ama gelecek nesilleri kazanmak için yoğun çaba sarf ediyorum. Sunumlar, geziler yapıyorum. Devlet okullarına davet gelen yerlere imkanlar dahilinde gönüllü gidip öğrencilerle buluşuyorum. Bu zamana kadar binlerce öğrenci ile bu sayede buluştum. Sosyal medya ve çocuklara ağırlık veriyorum bu tarz durumları olumlu yönde değiştirmek için” diye konuştu.Doğa fotoğrafçılığının olmazsa olmazlarının sabırlı olmak, tecrübe ve biraz da şans olduğunu belirten Tüydeş, araştırmayı seven, yerelle diyaloğu sağlam olan fotoğrafçıların daha da güzel işler ortaya çıkarabileceğini söyledi. Yereldeki insanların geleneksel bilgilerinin bazen altın değeri taşıdığını vurguladı.
Galataport’ta “Fotoğraftan Heykele”
Tüydeş, geçtiğimiz günlerde İstanbul Galatport’ta “Fotoğraftan Heykele” sergisi düzenlemişti. Sergi fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve gidemeyenler için özet mahiyetinde şöyle açıklamalarda bulundu:“Bu sergide belki de ilk kez doğadan fotoğrafa sonra da fotoğraftan heykele bir süreç işledik. Doğuş Otomotiv Plus ile Doğaya Kanat Açtık projemizin ilk yılını geride bıraktık. Projemizin ana amacı Türkiye’nin tüm bölgelerinde kuş kayıtları almak ve fotoğraf sanatı ile bunu insanlara aktarmak. Bunun yanında yaptığımız etkinliklerle de insanların dikkatini kuşlar yoluyla doğaya çekmekti.Bu sene buna farklı bir yorum kattı. Açıkçası fikir Doğuş Otomotiv Plus’tan geldi. Daha önce çalıştıkları ve benim de gerçekten başarılı bulduğum Mustafa Tuğrul ile bu kez fotoğraftan heykele konseptiyle atık araba parçaları kullanılarak böyle bir proje çalıştık. Üç bayrak tür seçtik. İnsanlara anlatma ihtiyacımızın olduğu türlerdi bunlar. Sergimize gelenler hem bu türlerin proje kapsamında çektiğimiz fotoğrafları gördüler hem de geri dönüşen atık malzemelerden oluşan heykellerini. Ve neden o türün seçildiğini. Bunun yanında projenin arkasında fotoğraf çekimlerinde ve heykel yapımlarında nelerin olduğunu kısa bir film ile de led ekranda sunduk misafirlerimize. Ve çok güzel tepkiler aldık.”
“Yenileri için…”
Gelecek günlerde doğaseverleri ve doğa fotoğrafçılarına yönelik çalışmalar sunacağını anlatan Tüydeş, “Gerçek Doğa Hikayeleri başlıklı çocuk kitapları çalışmam var. Her geçen gün yenisini eklemeye gayret gösteriyorum. Kuş fotoğraflarından oluşan bir fotokitap projem var. Yine okullarda çocuklara doğayı oyunlarla ve karşılıklı etkileşimle anlatmak istediğim bir çocuk tiyatrosu projem var. Bunun yanında ‘Havadan, Sudan, Kuştan’ başlıklı gösterim var hali hazırda. Bunu zaman zaman topluluk davetlerinde gerçekleştiriyorum” diye konuştu. Takipçilerine yakın zamanda bir TV programının müjdesini verebileceğini anlatan Tüydeş, yeni projeler için enerjisini diri tuttuğunu vurguladı.Fotoğraflar: Alper Tüydeş