Bilimde cinsiyet eşitsizliği artık pek çok insanın dikkatini çekmiş bir konu olsa da hala tam olark anlaşılmış değil. Örneğin tarihten bir bilim kadınının ismini verebilir misiniz? Muhtemelen Marie Curie veya Ada Lovelace'ı söylüyorsunuz. Çünkü onlar Batı bilim dünyasında kalıcı olarak tanınan iki popüler bilim kadınıdır.Peki kadınların bilim dünyasından -çalışmalarına rağmen- yoksun bırakılmasını hiç düşündünüz mü? Kadınların bilimin anlatılarından yoksun kalmasının bir nedeni, bilim kadınlarını kamuoyu kayıtlarında bulmadaki zorluk. Bugün bile, bilime giren kadınların sayısı, özellikle belirli disiplinlerde, erkeklerden çok daha az. A seviyesindeki (Britanya'da orta öğretimden üniversiteye geçiş sınavları) kadın-erkek bilim insanı oranlarına bakarsak, bilim kadınlarının toplam oranı sadece yüzde 12 ve 2018 yılında fizik alanında ise sadece yüzde 22 olarak karşımıza çıkıyor.Bilimde cinsiyet eşitsizliği ile ilgili diğer bir sebep ise, kadınların bir bilim insanının "ortak" imajına uymaması olarak lanse edilmesidir. Toplumların algısında sadece erkeklerden dahi çıkabileceği hakimdir. Halbuki kadın ve erkek beyni arasında bir fark yoktur. Fakat tarihe bakmak, bu algıya hem meydan okuyabilir hem de bilimin neden bu kadar erkeksi bir önyargıya sahip olduğuna dair bir açıklama yapabilir.

Bilimde cinsiyet eşitsizliği

Başlangıç ​​olarak, geleneksel bilimi bir faaliyetten ziyade bir bilgi nesnesi olarak görme, kadınların ekip çalışmasındaki katkılarını görmezden geliyor. Bunun yerine büyük keşiflerin (ve onları ünlü yapan erkeklerin) ürettiği gerçeklere odaklanılıyor.19. yüzyıl astronomu Caroline Herschel, erkek kardeşi William'ın gölgesinde kalmıştır. Fizikçi Lise Meitner, 1944 Nobel'in nükleer fisyonu keşfi ödülünü kaybetti, bunun yerine ödül ortağı Otto Hahn'a gitti. Tarihçi Margaret Rossiter bilimde cinsiyet eşitsizliği ile ilgili bu sistematik önyargıya “Matthew Matilda Etkisi” adını verdi. 20. yüzyıla kadar kadınların sosyal konumu, bilime erişimde müzakere edebilmelerinin tek yolu erkek aile üyeleriyle ya da arkadaşlarıyla işbirliği yapmaktı. İlerleyen zamanlarda kadınlar zenginleşirse o zaman tek başına bilim yapabilmekteydiler. Bu da kadınların geleneksel ve hiyerarşik olarak kabul ettiği, ve erkeğe yardımcı olduğu varsayımına neden oluyor.Bilim kadınlarını unutmanın yanı sıra, bilimin sadece 19. yüzyılın sonlarından beri bir meslek olduğunu da unutuyoruz. Çok az kişi, 1903'te bitkilerin hareketini kaydetmek için zaman atlamalı fotoğrafçılık tekniği kullanan ilk kişilerden biri Henderina Scott gibi öncü bilim insanlarını biliyor.

Disiplinler arasında kadın-erkek ayrışması

Kadınların şu anda profesyonel alanlardan dışlanması, kadınların astronomi ve botanik gibi saha çalışmasının yoğun olduğu bilimsel disiplinlerde daha aktif olmasının bir nedenidir. Bilim, fizik gibi erkek egemen “sert” bilimler ve kadınlar için daha kabul edilebilir görülen botanik ve biyolojik bilimler gibi “yumuşak” bilimler olarak gerçek dışı bir şekilde etiketlendi ve kadınlar genel olarak kendilerine uygun "yumuşak" alanlarda teşvik edildi.Ancak, bilim kadınları, çatlaklar olsa da fizik gibi alanlarda da çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. 1880-1914 arasında, yaklaşık 60 kadın, Royal Society'de makaleler yayınladı ve bazı kadınlar maaşsız, unvansız bilim insanları olarak çalışmaya devam etti. Dorothea Bate, 1898'den beri Doğal Tarih Müzesi ile ilişkilendirilen seçkin bir paleontologdu. Ancak bilimde cinsiyet eşitsizliği sebebiyle 1948'e kadar ona ödeme yapılmamıştı ve personel olarak gösterilmiyordu bile.

Bilim de kadınların arka sıralara atılmasına sebep oldu

Bilim, uzun yıllardır, kadınların bilime uygunluğunu sınırlayan, bilimde cinsiyet eşitsizliği örneği olan, cinsiyetler arasında doğuştan gelen entelektüel farklılıklar, kadın ve erkek beyni arasında farklar olduğunu ileri sürdü. Charles Darwin, evrimsel rekabetin, erkek beyninin daha da gelişmesine yol açtığını savundu. Bunlar kadınların, bilimde arka sıralara atılmasının bir başka sebebi olarak gösterilebilir.Kadınların bilimde tarihsel olarak nasıl aktif olduklarını abartmamaya dikkat etmemize rağmen, katkıda bulunan bilim kadınlarını ve katılmak için üstesinden geldikleri engelleri hatırlamak önemlidir. Bu, kadınlık ve bilim arasındaki sürekli gerginliğin üstesinden gelmek, kadın rol modelleri sağlamak ve kadınların tüm bilimsel disiplinlere katılımını arttırmak için bir önemli bir yoldur.Kaynak; The Conversation