2019 yılının bilimsel gelişmelerine dair düzenlediğimiz "2019'un 'en'leri" serimizde bu hafta, yılın bilimsel keşiflerini bir araya getirdik.

Bilimma olarak, 2019 yılında 650’nin üzerinde haber yayımladık. “Doğru” bilim haberciliği yapmak gayesiyle çıktığımız bu yolda, 2019 yılı içinde onlarca bilim insanıyla tanıştık, birçok konferans ve bilim etkinliklerine katıldık, katılamasak da onlarca bilimsel etkinliği haberleştirerek duyurduk ve elbette bilim insanları ya da bilime katkı sunan birçok kişiyle söyleşi ve röportaj yaptık. Bilimma olarak, bir yıl boyunca yılın en önemli bilimsel gelişmelerini de, arka planda kalan bilimsel gerçekleri ve gelişmeleri de yazdık. 18 bin yıl önce yaşamış olan bıyıkları bile duran köpek (ya da kurt) fosilinden, Antarktika'da Türk bilim insanımızın keşfettiği liken türüne; Mısır'da bulunan mumyalanmış hayvanlardan, Satürn'ün 20 yeni uydusuna kadar birçok bilimsel keşif, bu yıl yayımladığımız haberlerimiz arasındaydı.

2019'un "En"leri serimizin ikincisine, "Yılın Bilimsel Keşifleri" ne hep birlikte göz atalım...

(Editörün notu; Listemizde 1’den 10’a kadar gibi bir sıralama yapmadık, haberler rastgele sıralanmıştır. Ayrıca, Bilimma'da yazılan 100'e yakın keşif arasından, sadece 10'unu seçmemiz gerektiği için birçoğunu ne yazık ki listemize alamadık.)

10 Bin Yıllık Sakızlardan DNA Elde Edildi

Sakızlar, huş ağacı kabuğu katranından yapılıyordu. Foto; clubhousearts / Adobe Stock

İnsanlar, çok uzun yıllar önce sakız çiğneme alışkanlığı edinmiştir. Bu alışkanlık, günümüze kadar ulaşabilen birçok DNA’nın sakızların üzerinde kalmasını sağladı. İsveç'in batı kıyısındaki Erken Mezolitik avcı-balıkçı bölgesi olan Huseby-Klev'de, 1990'ların başında kazılardan arkeolojik buluntular elde edilmişti. 

Stockholm Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, keşfettikleri sakızlardaki DNA’ların, bölgede bulunan en eski insan DNA’sı olduğunu açıkladı. İki kadın ve bir erkek olmak üzere üç farklı bireye ait genler, hem insan genetiği hem de madde kültürü ile ilgili oldukça önemli veriler sağlıyor. 

18 Bin Yıllık Köpek ya da Kurt Fosili Bulundu

Sibirya permafrostunda (donmuş topraklar), 18 bin yıl önceden kaldığı düşünülen bir köpek ya da kurt fosili bulundu. Yakutistan’ın başkenti Yakutsk’ta bulunan fosilin, iki aylık iken öldüğü belirlenen erkek bir köpek ya da kurt olduğu düşünülüyor.

Araştırmacılar, fosilin kaburga kemiği üzerinde karbon tarihlemesi yaptı. İsveç Paleogenetik Merkezi’nden uzmanlar, fosilin yaklaşık 18 bin yıl boyunca donmuş halde olduğunu buldu. Bilim insanları, fosilin köpek ya da kurt olduğunu belirleyemezken, belki de ortak bir atadan gelebileceğini söyledi. Araştırmacılar bu sebepten ötürü, fosilin, kurttan köpeğe geçiş sürecini temsil edebileceğini ileri sürüyor.

Fosile, Yakutça’da “dost” anlamına gelen “Dogor” isminin verildiği açıklandı.

Ciltte Yeni Bir Organ Keşfedildi

Şekil organın yandan, cildin yukarıdan görüntüsünü gösteriyor. Çizim; Mattias Karlén

Her beş kişiden neredeyse bir kişi sürekli ağrı çekiyor ve bu yüzden bilim insanları, yeni ağrı kesici ilaçlar geliştirebilmek için çalışıyor. Bilim insanları, ağrıya karşı duyarlılık geliştirmek için de yöntemler arıyor. Farelerde keşfedilen ve insanlarda da olduğu düşünülen organ, çoklu uzun çıkıntılara sahip olan ve topluca deri içinde ağ benzeri bir organ oluşturmaya giden glia (sinir sistemi destek dokusu) hücrelerinin içinde yer alıyor. Saç kıllarına benzeyen yapılarla çevrili bu organın, iğneleme ve basınç gibi ağrılı mekanik hasara karşı duyarlı olduğu belirlendi.

Uluburun yakınında M.Ö. 15. Yüzyıldan Kalma Batık Keşfedildi

Gelidonya ve Uluburun batıklarıyla aynı sularda yeni bir Tunç Çağı batığı keşfedildi. 2018 yılında gerçekleşen keşfin makalesi, bu yıl yayımlandı. Batık, Antalya’nın batı sahilinde, Kumluca’daki Eski Likya-Lukka Bölgesi sınırlarında bulundu. Bu yeni gemi batığı muhtemelen Gelidonya ve Uluburun gemilerinden daha önce, M.Ö. 16-15. yüzyıllara tarihlenebilir.

Batığın ana kısmında en az 73 yastık tipi külçe (bakır) ve en az 4 topuz külçe (bakır veya kalay) bulunuyor. Yastık tipi külçeler, genellikle MÖ 16. yy’a – nadiren de MÖ 14. yy’a – tarihlenen Buchholz / Bass Tip 1 külçelerle uyumlu. Batığın bir kısmı kumun altında kalmakta olup, kalan kısmı da muhtemelen çapası dahil olmak üzere doğal kamuflaj altında. 

Filipinler'de Yeni İnsan Türü Keşfedildi

Homo floresiensis “hobbit” kafatası, modern insan kafatasına kıyasla. Yeni tür "hobbit"ten bile daha kısa. Fotoğraf: Yousuke Kaifu

Filipinler’de boyu 30-48 cm'nin altında olduğu ve ağaca tırmanmaya adapte olduğu düşünülen yeni bir eski insan türü keşfedildi. Luzon adasında bulunan Homo luzonensis fosilleri, 67 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Keşif insanın evrimi hakkında yeni bir boyut kazandırıyor.

Kazılar tam bir iskelet ortaya çıkartmadı; yedi diş, iki el kemiği, üç ayak kemiği ve bir uyluk kemiği bulundu. Kemiklerin iki yetişkine ve bir çocuğa ait olduğu düşünülüyor. Minik dişler, yeni türün 4 fitten daha kısa ve güneydoğu Asya’da bulunan ve yaklaşık aynı döneme tarihlenen “hobbit” olarak adlandırılan Homo floresiensis‘den bile daha kısa olduğunu ileri sürüyor. 

NASA Potansiyel Yaşanılabilir Gezegen Keşfetti; Süper Dünya

NASA’nın Transiting Exoplanet Survey Satellite (TESS) teleskobu, Hydra takımyıldızında bir yıldızın etrafında dönen yeni bir gezegen keşfetti. Verileri inceleyen bilim insanları, yıldızın çevresini saran iki gezegen daha farketti. Keşfedilen bu yeni gezegenlerden biri atmosferi yeterince kalınsa sıvı suyu bulundurabilir. Şimdi bilim insanları, gerçekten de durumun böyle olup olmadığını öğrenmek için daha fazla araştırma yapacak.

Yeni gezegenlerden biri GJ 357 d olarak adlandırılıyor. GJ 357, kalın bir atmosfere sahip ve kayalık olması durumunda su barındırabilir. Şimdiye kadar tespit edilen 4 bin 25 ötegezegenden biri olan GJ 357 d, en yakın 45 ötegezegen arasında bulunuyor. Gezegenin atmosferi olmadığı belirlenirse yüzeyi, suyun donma noktasının oldukça altında, yaklaşık -64 fahrenhayt derece olacaktır. GJ 357 d’nin kütlesi Dünya’nın en az 6.1 katı büyüklüğünde. Ayrıca gezegen, her 55.7 günde bir minik yıldızını yörüngeye çeviriyor. Bilim insanları şimdilik sadece bu değerlendirmeleri yaptı.

1 Milyar Yıllık Mantar Fosili Bulundu

"Ourasphaira giraldae" ismi verilen mantar fosili. Kaynak; C.C Loron, Liège Üniversitesi

Arktik Okyanusu kenarındaki Victoria Adası’nın güneyinde bulunan bir bölgede, dünyanın en eski mantarı olduğu düşünülen organizmalar bulundu. Araştırmalar neticesinde keşfedilen şistlerin, “Northwestern Territories” isimli bölgede 900 milyon ile 1 milyar yıl öncesinde oluştuğu tespit edildi. Daha önce bilinen en eski mantar fosili, Wisconsin’de bulunmuştu ve 450 milyon yaşındaydı. 

Araştırmacıların üzerinde durduğu konu, mantarlar 1 milyar yıl öncesine kadar gidebiliyorsa, o zaman hayvanların evriminin de o tarihlere kadar uzanabileceği. Mantarlar ve hayvanlar henüz birbirinden ayrılmadan önce evrim ağacının aynı kollarında bulundu. Mantarlar bir milyar yıl önce zaten gelişmiş olsaydı, ilkel hayvanlar da olabilirdi.

Karahantepe'de 250'den Fazla Dikilitaş Bulundu

Foto; Mezopotamya Ajansı

Göbeklitepe yerleşim yerine çok yakın bir alanda bulunan Karahantepe’de Göbeklitepe’de bulunanlar gibi T biçiminde olan en az 250 dikilitaş bulundu. Karahantepe yapıları, 1997 yılında araştırmacılar tarafından keşfedilmişti ancak bu yılki çalışmalarla dikilitaşlar ortaya çıkarılmaya başlanıyor. 

Denisovan Mağarası Dışındaki İlk Denisovan Fosili

Keşişlerin çene kemiğini keşfettiği, Tibet Platosu'ndaki kireçtaşı mağarası. Kaynak; Dongju Zhang, Lanzhou Üniversitesi

1980’de Tibet’teki bir Budist rahip dua etmek için kutsal sayılan bir mağaraya girdi ve yerde, iki diş ile birlikte bir insan çene kemiğinin yarısını buldu. Ardından fosil, Lanzhou Üniversitesi’ne teslim edildi. Bilim insanları fosilin, 160 bin yıl önce (Orta Buzulçağı’nda) yaşamış olan bir Denisovana ait olduğunu bildirdi.

Fosil, Sibirya’daki Denisova Mağarası dışında bulunan bu türün ilk kanıtıdır ve modern insanların bu akrabalarının bir zamanlar Orta ve Doğu Asya’nın çoğunda yaşadığı teorisini vurgulamaktadır.

Taş Yiyen Yeni Bir Tür Keşfedildi

Foto; Marvin A. Altamia ve Reuben Shipway

Filipinler’in Bohol Adası’ndaki Abatan Nehri’nde keşif gezisine çıkan bilim insanları, suyun içinde, delikli büyük kumtaşı parçalarını gördü. Bazı kayalardan çıkıntılı olan taşların aralarını açtıklarında ise yumuşakçalara rastladılar. 

Yumuşakça olduğu belirlenen canlının özelliği ise, sindirim sisteminin olmamasına karşın taş sindirebilmesi. Gemi kurtları ahşap sindirmesi ile biliniyor ancak bilim insanları tarafından adına Lithoredo abatanica verilen canlının taş yemesi ve sindirim sisteminin olmayışı bu canlılardan tamamen farklı olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz hafta, "2019 yılının en iyi bilimsel röportajları / söyleşileri"ni yazmıştık;

2019'un En İyi Röportajları